28 Tem 2016

ALTYAPI ANTRENÖRLÜĞÜ EĞİTİM VE YETİŞTİRME İŞİDİR...



YETİŞTİRMEK, ÜRETMEK VE İCAT ETMEK DÜNYANIN EN DEĞERLİ İŞLERİDİR.

Dünyanın en mutlu, en gelişmiş ve en müreffeh ülkelerine bir bakınız.
Hepsinin ortak bir özellikleri vardır;
Yetiştirene, üretene ve icat edene önem ve değer verirler.

Önem ve değer vermek dediğimiz şey somut bir şeydir. Yetiştiren, üreten ya da icat edene toplumda saygın bir statü ve daha önemlisi yaşamını iyi ölçülerde devam ettirmeye yetecek ücret verilir.
Çünkü yetiştiren, üreten ve icat edenin muhtaç olmaması gerekir.

Fabrikadaki işçiden, tarladaki köylüye, okuldaki öğretmenden, sahadaki antrenöre, bilim üreten bilim adamından, buluşlar yapan mucitlerin sefil olmadığı ülkeler gelişmiş ülkelerdir.
Konumuz ve sayfamız futbol olduğuna göre oradan devam edelim.

Milyon dolarların döndüğü futbol piyasasında, futbolcusunun ve üstyapı teknik adamlarının çok ciddi paralar kazandığı bir dünyada "yetiştirmek" gibi ulvi ve kutsiyeti olan bir iş ve görev yapan altyapı eğitimcileri veya antrenörleri yaptıkları iş nedeniyle elde ettikleri ücretle yaşamlarını sürdüremiyorlarsa o iş dediğimiz şey ya eksik bir iş olur ya da amacına ulaşmayan bir iş olur.

Yetiştirmek ve yetiştiricilik işini ciddiye almayan ve gereken önemi vermeyen toplumlar ve ülkeler asla o iş ile ilgili iyi bir yerlere gelemezler.
Türkiye futbolda iyi bir yerlere gelmek istiyorsa altyapıda çalışan antrenörlere yaşamlarını sadece bu işten sürdürebilecekleri ücreti verecek bir düzenlemeyi hayata geçirmek zorundadırlar.

İşi sadece altyapı olan bir antrenörün yetiştircilik özellikleri de elbette gelişecektir.
İş doyumu o işi yapan kişiye verilen değer ve statü sonucu artar. Değer ve statü ise bir kişinin kazandığı ücret ile doğrudan ilişkilidir.
Altyapı eğitimci antrenörlerine ödenecek ciddi ücret geriye yüksek kalitede oyuncu ve futbol olarak geri dönecektir.
Bugünkü koşullarda bir altyapı eğitimci antrenörünün tam gün mesaisi karşılığı alacağı ücret 3.000 liranın altında olmamalıdır.
Oluyorsa orada işler sıradan bir şekilde yürüyor demektir.

Elbette ciddi ücretler ödenen kişilerin de yeterlilik ve üretkenlikleri göz önüne alınacak ve ortaya koydukları performans oyuncu kalitesindeki artış ve benzeri ölçütler ile değerlendirilecektir.
Bunların hepsi bir bütündür.
Sistem çok parçalıdır ve her bir parçası ya da aktörü için gereken neyse o yapılmalıdır.
1000, 1300, 1500 liraya çalıştırdığınız bir antrenörün size üreteceği ya da sağlayacağı katma değer ancak o kadar olacaktır.

Altyapı antrenörleri milyon dolarların at koşturduğu bir piyasanın köleleri ya da ucuz emekçileri olmamalıdır.

FUTBOLDA ALTYAPI ORGANİZASYONU VE KURUMLAŞMA ÜZERİNE



FUTBOL ALTYAPI EĞİTİM SÜRECİ KESİN OLARAK BÖLÜMLENDİRİLMELİ VE HER BÖLÜM AYRI KENDİ İÇİNDE ÖZERK BİR BİRİM OLMALIDIR.

Futbol altyapı eğitim süreçleri birbirinden kesin çizgiler ile ayrılmalı, bölümlendirilmeli ve her biri birbiri ile ilişkili ama kendi içinde bağımsız birimler haline getirilmelidir.
Bu yapılanma hem işin doğasına daha uygundur hem de üretilecek iş ve yapılacak iş bölümü açısından daha verim sağlayacak bir kurumlaşmayı da beraberinde getirecektir.

Altyapı eğitim süreci dediğim süreç çocuk, ergen ve gençlerden oluşan ortalama 10 yıllık uzun bir eğitim sürecidir.
Her bir süreç birbirinden farklı gelişim özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları içinde barındırır. Her bir süreç futbol ile ilişkili farklı eğitim konu ve uygulamalarını içerir...
Ve doğal olarak her bir süreç ayrı bir formasyon ve uzmanlık alanı gerektirir.
Bu dönemler;
"Temel altyapı eğitimi birimi",
"Gelişim altyapı eğitimi" birimi ve
"Performans altyapı eğitimi birimi" şeklinde organize edilmeli ve bölümlendirmeler şemalaştırılarak kurumsallığın ilk aşaması tamamlanmalıdır.

Bu şekilde yapılandırılan altyapı eğitim kurumu böylece antrenörlerin de belli bir altyapı grubu üzerinde uzmanlaşmalarına ve özellikle uygulama eğitimleri açısından ciddi eğitim becerilerine sahip olmalarını sağlayacaktır.
Bir antrenörün "altyapı süreçlerinin tümünün antrenörü" olması diye bir şey asla söz konusu olmaz.
Çünkü altyapı en az 10 farklı yaş kategorisi ve en az üç farklı gelişim boyutu sürecini içinde barındıran farlı süreçlerdir.

Bu bağlamda bir antrenörden 8 yaşındaki bir çocuk ile ilgili olarak istenilecek olan eğitim donanımı ile 18 yaşındaki bir oyuncu için gereken eğitim donanımı çok farklı şeylerdir ve bir antrenörden bunların hepsine aynı oranda sahip olması asla beklenmemelidir.
İstense de olmaz ve olamaz zaten..
Böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırıdır. Günümüzde bir çok yaş grubuna aynı çalışmalar ve yaklaşımların uygulanıyor olması bu ayrımlaşmanın ve bölümlendirmenin yapılmamış olmasıyla ilgilidir.

Buradan hareketle, Altyapı antrenörleri;
Futbol temel altyapı antrenörü,
Gelişim altyapı antrenörü,
ve Performans altyapı antrenörü
şeklinde nitelendirilmeli, görev tanımları ve iş yükleri de buna göre yapılmalıdır.
Bunu hayata geçirmek için yasal düzenlemeler elbette işi kolaylaştırır ve hızlandırır. Ama her kulüp bu organizasyonu şimdiden hayata geçirebilir.

Kurumlaşma demek, kurumlaşılacak iş ile ilgili üretim ve ilişkilerdeki görev ve sorumlulukların somutlanmış omasıyla mümkündür. İşi sınırlayamaz ve somutlayamazsanız iş üretimi ve verimi elde etmeniz mümkün değildir.
Altyapılarda da bir antrenörün verimliliği uzmanlaşacağı bir birimde ortaya koyabileceği verim ve üretimle mümkündür.
Bunu anlamak ve değerlendirmek içinde altyapı antrenörlüğü iş yükü, iş alanı olarak mutlaka bölümlendirilmelidir.
Bu şekilde eğitim müfredatlarının (programlarının) oluşturulması da daha sağlıklı ve daha somut olarak oluşturulabilecektir.

Bunu gerçekleştiren kulüplerin oyunu yetiştirme ve üstyapıya oyuncu geçişi oranı açısından başarılı olma olasılıkları daha yüksektir.
Elbette diğer koşulları da yerine getiriyorlarsa.

24 Tem 2016

Çalışmanın Gerekli Olduğunu Öğretmek



ÇOCUKLARA ÖNCELİKLE ÖĞRETİLMESİ GEREKEN ŞEY:
TEK ÇARE VE TEK ÇÖZÜM ÇALIŞMAKTIR...

Kimse yetenekli doğmaz.
Kimse özellikli olarak da doğmaz.

Yetilerimiz farklı doğabiliriz.
İşte o yetiler kendiliğinden değil çalışarak yeteneğe, yetenekler de kullanılarak beceriye dönüşür.

Eğer bazıları özellikli doğmuş diye düşünüyorsanız, düşünmeyiniz.
Özellikli olmanın bir çoğu kalıtsal, yani genetik değildir.
Özellikle de takım sporları ve futbolda.
(Burada sadece sprinter ve uzun mesafe koşucuları ile ilgili bir durum vardır o kadar)

Özellikli olmak, çok deneyim yaşamak ile elde edilen farklılıklar ve üstünlükler demektir.
Bazıları daha çok özellik sahibi olabilir. Bu da daha çok öğrenme kapasitesi ile ile ilgilidir.
Bu bir avantajdır.

Ama kim olursa olsun çalışmadan herhangi bir özellik geliştiremez ve bunu kullanacak duruma gelemez.
Bu açıdan çocuklarımıza kazandırmamız gereken şey, düzenli çalışmak, ve ancak çalışarak elde edebileceklerini öğretmektir.

Dünyanın en zeki, en atletik ya da en duygusal insanları, hünerlerini ve eserlerini çok çalışarak verirler.
Çalışmak, amaçlı çalışmak, elde ettiğini sorgulamak, gerekiyorsa değiştirerek üzerinde tekrar çalışmak ve farklı şekillerde çalışmak tüm özelliklerin ve farklı becerilerin biricik yoludur..
Başarılı olmuş olan herkes böyle yapmıştır.

Kimse başarılı olarak doğmamıştır.
Dolayısıyla Futbolcu doğulmaz, futbolcu olunur.
Normal sağlıklı ve gelişim problemleri olmayan her çocuk doğru ve sistemli çalışır ve çalıştırılırsa futbolcu olur.

Amaç; Rekabete Hazırlamak Değil, Geliştirmektir



ÇOCUKLAR REKABETE HAZIRLANMAZLAR..
REKABET ETMEK İÇİN DE YETİŞTİRİLMEZLER...
SADECE GELİŞTİRİLMEK İÇİN EĞİTİLİRLER..
GELİŞMEK ZATEN REKABETE HAZIR HALE GELMEK DEMEKTİR.

Rekabetçi bir futbol dünyasına çocuk yetiştirmek demek, onlara küçük yaşlarda rekabet etmeyi öğreterek olacak sanıyorsak kesinlikle aldanıyoruz demektir.

Rekabetçi ortamlara çocuk yetiştirmek demek, çocuğun büyüdüğünde yani rekabet etme aşamasına geldiğinde rekabet edecek özelliklerini geliştirmek ile ilgilidir.

Bunun için yarışmak ve savaşmak değil, geliştirmek gerekir.
Yarışan ve savaşan çocuklar erken yorulur ve tükenirler. İsteksizlikleri ve korkuları çok olur. Tedirgindirler.
Bu şekilde hiç çocuğu geliştiremez ve güçlü kılamayız.

Çocuklar kendileri için en uygun ve stressiz ortamlarda daha kolay öğrenir, daha kaliteli öğrenir ve daha çok öğrenir.

İŞTE TÜM BUNLAR "GELİŞİM" DEMEKTİR.
Gelişim de çocukların daha iyi rekabet edecekleri özellikleri kazanmaları demektir.

Çocukları Kolay Yargılamamak Gerekir




ÇOCUKLAR ÖĞRENEREK GELİŞİRLER AMA ÖĞRENMELERİ İÇİN İHTİYAÇ DUYDUKLARI EN ÖNEMLİ ŞEYLERDEN BİRİSİ DE BAŞARISIZ OLDUKLARINDA YA DA BİR DAVRANIŞI İSTENİLDİĞİ ÖLÇÜDE YAPAMADIKLARINDA ONLARI YARGILAMAMAKTIR.

ÇOCUKLAR YARGILANMAKTAN HİÇ HOŞLANMAZLAR.

YARGILANMAK ONLARI YAPTIĞI VE YAPACAKLARI İŞTEN UZAKLAŞTIRIR.

Çocuklar başarının ancak deneyip başarısızlığa uğramak ve sonra tekrar denemekle gerçekleştiğini öğrenmeliler.
Ama bu denemeler ve denemeler sonunda başarısız olmaları onların heveslerinde, isteklerinde ve çoşkularında azalmaya yol açmamalı..

Bu da eğitimcilerin her denemeden sonra onları rencide etmemesine ya da başarısızlık hissi vermemesine bağlıdır.
Çocukları yoran ve mahveden şey denemek değil, olumsuz geribildirimlerdir.

Çocuklar deneyerek, tekrar deneyerek ve hatta farklı biçimlerde tekrar tekrar deneyerek olgunlaştıkları gibi kendi kendilerine ulaştıkları sonucu/beceriyi asla unutmazlar ve kaybetmezler.

Çocukları mücadele etmekten alıkoyan tek şey "başarısız" olarak değerlendirmektir. Bunu da yapan büyüklerdir.

14 Tem 2016

Çocuklar Mücadele Etmedikleri Arkadaşlarını Tercih Ederler




BİZ BÜYÜKLER, ÇOĞUMUZ BU BASİT GERÇEĞİ YAŞAYARAK ÖĞRENMİŞ OLMALIYIZ...

Biz büyükler çocukluğumuzda en çok hangi arkadaşlarımızın yanında kendimizi güvende hissettik.
Yanında olmaktan en çok hoşlandığımız, rahat ettiğimiz ve kendimizi daha "verimli" hissettiğimiz kişiler kimlerdi?
Cevap gayet basittir.

Her birimiz yarışmadığımız, kıyaslanmadığımız, bize üstünlük sağlamaya çalışmayan arkadaşlarımızın yanında kendimizi daha rahat hissettik. Onlar ile beraber oyun oynarken daha çok eğlendik ve daha güzel şeyler ortaya koyduk.

Biz büyükler bunu yaşayarak öğrenmişken neden şimdi altyapı eğitimlerinde çocukları birbiri ile kıyasıya yarıştırarak, kıyaslayarak ve hatta birbirlerine düşman edercesine rekabete sokarak eğitmeye çalışıyoruz?
Neden çocukları geriyoruz ve neden strese sokarak, yapabilecekleri bir hareketi daha kötü yapmalarına veya yapamıyor olmalarına neden oluyoruz?

Çocukları rekabete sokarak onları daha çetin ve acımasız rekabetlere hazırlayamazsınız.
Bunu söyleyenler gelişimden habersiz piyasacı ve rantiyec eğitimcilerdir.
Bu büyük bir aldatmacadır.

Çocuklar yapabileceklerinin en iyisini en rahat ortamlarda gerçekleştirebilirler. Ve çocuklar yapabileceklerinin en iyisini yaparak gelişirler.

Yarışma, rekabet ve kıyaslanma ortamları bazı çocuklar için yararlı olabilir. Bu çocuklar da genelde bedenen güçlü çocuklardır. Güçlü çocuklar uğruna yetenekli çocukları heba etmememiz gerekir.

Bırakınız çocukları büyük ve yetişkin insanlar dahi mücadele içinde oldukları diğer inanların yanında rahat olmadıkları gibi mutsuzdurlar...

Çocukların bu duyguyla spor yapmalarına neden olmaya hiç hakkımız yok..

Paylaşma Duygusu Daha Sonra Öğrenilmez


Çocuklar ve genç yetişkinler önce yarışmayı ve rekabeti değil, paylaşmayı ve birlikte olmayı öğrenmelidirler.
Yarışmayı ve rekabeti öğrenmek kolaydır.

Yarışma ve rekabet sonradan kazanılabilir ya da öğrenilebilir bir özelliktir.

Ama paylaşmayı ve birlikte olmayı sonradan kazanmak ya da öğrenmek neredeyse mümkün değildir.

Konuşma ve Hareket Becerisi Nelere Bağlıdır?

ÇOCUKLAR VE KONUŞMA BECERİSİ NEYSE ÇOCUKLAR VE HAREKET BECERİSİ DE O'DUR...

Çocuklar belli bir ay düzeyine geldiklerinde kendilerini kelime ile ifade etmeye başlarlar. Birden bire uzun ve karmaşık cümleler kurmazlar.

Konuşma becerisi çocuğun bir çok ihtiyacı kelime ifade ederek anlatma yeterliliği dediğimiz olgunlaşma süreci sonunda gerçekleşir.

Ne kadar uğraşırsanız uğraşınız, ne kadar çok kelime fısıldarsanız fısıldayınız, ne kadar çok sözcük içeren hikaye okursanız 6 aylık bir bebeği konuşturamaz, bir yaşındaki bebeğe anlamlı kelimeleri yan yana getirtemez. 2 yaşındaki bir bebeğe ise üç beş kelimeden oluşan cümle kurdurtamazsınız.

Evet, bazı çocuklar daha öce konuşur. Ama bu önce mevzusu anormal derecede erken konuşur anlamına gelmemelidir.
Bu arada asıl önemlisi şu; Çocuklar nasıl olsa belli bir yaşa kadar konuşamıyor diye çocuğa hiç kelime ifade edilmezse, çocuk kelime telaffuzları ile ilgili duyumlardan ve gözlemlerden yoksun kalırsa bu kez konuşması gecikir ya da konuşamaz.

İşte hareket ve hareket becerisi de böyledir.
Çocuklar genetik olarak kodlandıkları zaman ve anda hareketleri gerçekleştirmeye bunları kullanarak da beceriye dönüştürürler.

Burada önemli olan çocukları hareket uyaranı dediğimiz görmeye ve yapmaya dayalı gözlemlere ve deneyimlere maruz bırakmak ama bu gördüklerini ve denediklerini bir an önce yapmalarını beklememektir.
Futbol altyapı eğitiminde de çocuklardan yaş düzeylerine uygun olarak çok sayıda hareket çeşidi gözlemlemelerini ve bunları denemelerini isterken asla bunları beceriye dönüştürmelerini beklememeliyiz.
Zamanı ve anı geldiğinde gerçekleştireceklerdir.

En az bunun kadar önemli olan şey şudur ve bu asla unutulmamalıdır.
Güzel konuşmak için çok kelime bilmek şarttır.
Sadece bir kaç yüz kelimeyi güzel ifade etmek güzel konuşmanın bir kısmıdır.

Hareket ve teknik eğitimde de bir kaç hareketi bilmek, ve gerçekleştirebilmek oyun başarısı ve gelecekteki oyun kalitesi için yeteri değildir. Önemli olan birçok hareketten haberdar olmak, bir çok tekniği bilmek ve ilerleyen süreçlerde hareket ve teknik dağarcığı olabildiğince genişletebilmektir.
İnsan ne kadar çok kelime biliyor ve kullanıyorsa o kadar iyi edebiyatçı, ne kadar çok hareket becerisi ve teknik beceriye sahipse o kadar çok iyi oyuncu olma ihtimaline sahiptir.

Altyapılardaki Özel Çocuklar

ÖZEL ÇOCUKLAR, DAHA ÖNDE OLAN ÇOCUKLAR YA DA DİĞER SÖYLEMLE "AYRIKSI ÇOCUKLAR"

Altyapı eğitim süreçlerinde olsun, okullarda olsun bazı çocuklar aynı yaşlardaki arkadaşlarından daha önde olabilirler.
Bu önde olma meselesi istisnai bir durumdur ve oran olarak çok yüksek düzeylerde değildir.
Aynı yaş kategorisinde olmalarına rağmen daha çabuk öğrenen, hareket becerileri açısından daha önde olan çocuklar ile boy-kilo açısından daha büyük olan çocukları karıştırmamak çok önemlidir.
Bunları iyi ayırmak gerekir.

Daha güçlü yapıdaki bir çocuğun hareket becerilerine iyi bakmak gerekir. Hareket becerileri de öndeyse bir üst kategorideki yaş grupları ile çalışmasında sakınca olmayabilir.
Boy ve kilo olarak ufak veya yaşdaşları ile aynı ama hareket becerileri açısından çok önde olan çocuklar için durum daha daha farklıdır. Bizim asıl kast ettiğimiz de budur.

Bu tip çocukları, önde veya daha gelişmiş özelliklere sahip diye üst kategorideki gruplar ile çalışmalara dahil etmek, bazı şartlar yerine getirildiğinde daha yararlı sonuçlar doğurur.
Bu şart şudur;

Etkinlik ve oyunlar üst yaş grubu çocukların bedenlerini ve dolayısıyla güçlerini kullanmalarını gerektiren etkinlik ve oyunlar değil, tamamen top ile ilgili becerileri kullanmalarını sağlayan eğitim uygulamalarını içermelidir.
İşte bu durumlarda özellikli çocuğun hem ezilmesinin önüne geçilmiş olur hem de yeni şeyler öğrenmesinin fırsatı sağlanmış olur.

Eğitim psikolojisi şunu söyler;
Bir çocuk düzeyinin altındaki çalışmalardan sıkılır ve kendini geliştiremez. Düzeyinin üstündeki çalışmalarda ise başarısızlık ve yetersizlik hissine kapılır. İsteksizlik ve uzaklaşma yaşar.
Bir çocuğun üst yaş grupları ile çalışmalara katılması her çocuk için uygun görülecek bir durum değildir. Uygun olanlar için ise bazı şartların sağlanması çok önemlidir.

Altyapılarda Müsabakalarında Büyük Yaşta Oyuncu Oynatmak



FUTBOL ALTYAPI MÜSABAKALARINDA BÜYÜK YAŞTA OYUNCU OYNATMA İHTİYACI, GEREĞİ ve NEDENİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME...

Türkiye'de spor altyapılarının kanayan yaralarından birisi de yaş müsabakalarda yaş kategorisi üzerinde çocukların oynatılıyor olmasıdır. Bunun değişik yöntemleri vardır, ama hangi yöntem kullanılıyor olursa olsun, işin prosedür kısmını çözmek demek bir işi doğru yapmak demek değildir.
Bu sorun esasen bir çok takım sporlarında söz konusu olmasına rağmen ağırlıklı olarak futbol'da daha fazla gözlenmektedir.

Bu işleri yapanlar, bu tür yaklaşımları sergileyenler, bu tür davranışlara tevessül edenler şunu iyi bilmedirler ki; yaptıkları acımasızlık ve ihtiras'tır.

Biz bu tür eğilimleri sergileyen idarece ve antrenörlerin neyin peşinde olduklarını elbette tahmin edilebilir. Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun kazanmanın biricik amaç olduğu ve kazananların neredeyse kutsandığı bir toplumsal yapıda bunlar kaçınılmazdır.

Antrenör meslektaşımız ve kulüp yetkilisi bu ve benzer çocuklar ile haksız rekabet içinde çıktıkları maçları kazandıklarında ve belki şampiyon olduklarında kendilerini “iyi antrenör” ve “iyi idareci” olarak hissedeceklerdir. Buna ihtiyaçları vardır çünkü…

Doyumsuzluk ya da “önemli insan” olma ihtiyacıdır bu…

Oysa altyapılarda başarılı olmanın biricik ölçütü yetileri yeteneğe dönüştürmek, yetenekleri de futbol otunu için kullanmayı sağlamayı gerçekleştirebilmektir. Bunu yapan altyapı antrenörleri değerli antrenörlerdir. Önemli antrenörler olmayabilirler ama değerlidirler.

Bizim memleketin temel derdidir bu… Değerlilerin aynı zamanda önemli olmamaları.. Önemli olanların ise çoğunlukla değersiz olmaları…

Şimdi gelelim işin bilimsel açıdan değerlendirilmesine… Bizim için bu daha öncelikli bir konu..
Farklı yaş gruplarının bir arada eğitilmesi başka bir şeydir. Resmi ya da gayrı resmi müsabakalarda farklı yaş gruplarındaki çocukların aynı yarışma koşullarında bir arada olması farklı bir şeydir.

Yaşı küçük ama bazı özellikleri gelişmiş çocukların büyükler ile eğitim alması ya da müsabakaya çıkması anlaşılabilir olur. Ama bu özel bir durumdur. O çocuğun diğer büyükler tarafından küçük olduğunun bilinmesi, uzman eğitimcilerin/antrenörlerin onayı ile bu tür çocukların kendi yaş grupları ile beraber olmasının ona kazandıracağı yeni bir şey olmaması durumunda bu yola girilebilir. Ama bu dediğimiz gibi ender bir durumdur.

Bazen de yaşı büyük çocukların daha küçük çocukların içine alınarak eğitim ve eğitim amaçlı müsabakalarda oynatılması rol-model olması açısından gerekli görülebilir. Küçüklerin zaman zaman onun farklı davranışlarını taklit etmelerine fırsat sağlamak için bu da bir yoldur. Ama bu da belli bir onay ve eğitim amacı taşımalıdır.
Fotoğraflar ise hiç de böyle bir durum ve anlayışı yansıtmamaktadır.

Burada resmi içeriği olan bir müsabaka söz konusudur. Bu müsabakaların resmi yaş kategorileri bellidir. Bunun bir şekilde formülünü bularak büyük ve daha gelişmiş bir çocuğun kendisinden bedenen ve psikomotor(hareket becerisi) gelişim açısından daha gerideki çocuklar ile oynamasına neden olmak büyük olan çocuğu geliştirmeyeceği gibi, küçük olanlara da eziyettir. Aynı zamanda yetersizlik duygusu oluşturabileceği nedeniyle de ahlaksızlıktır.
Bu tür yaklaşımlar ile 330.000 nüfuslu bir İzlanda kadar olamazsınız elbette.

Orada da küçük çocuklar abileriyle top oynamaktadırlar. Ama abileri onların küçük olduklarını, küçükler de onların abi olduklarını bilirler. Çünkü sistematik bir planlamanın gereği bir arada bulunabilmektedirler.
Almanya ve özellikle Hollanda da bazı küçüklerin bir üst kategoride oynatıldıklarını biliyoruz. Ama bu küçüklerin boylarını aşan özelliklerinin olması ve ilgili heyetin onayı her zaman gerekir.

Ama buradan ifade etmek isteriz ki; Büyüklerin küçüklerin içine sokulduğu bir resmi müsabaka anlayışı ve pratiği dünyanın gelişmiş hiçbir futbol ülkesinde yoktur.
Çünkü bu aldatmadır. Öncelikle kendini aldatmadır.
Aldatmalar asla uzun süreli başarılar sağlamaz. Uzun süreli başarıların üç ölçütü vardır… Dürüstlük, Planlılık ve Çalışmak…

Erken Yaşlarda Başlatmak

ERKEN YAŞLARDA BAŞLAMAK DEMEK, ERKEN YAŞLARDA HER ŞEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLMEK DEMEK DEĞİLDİR.

Çocukların yaşları ilerledikçe o yaş gelişim düzeylerine uygun olarak zaten kazanacakları hareket becerilerini bir an önce kazanmaları için zorlamak,
ama bu arada büyüdüklerinde başarılı olmalarını sağlayacak gelişimlerine uygun oyunlardan ve davranışlardan onları mahrum etmek tam anlamıyla dar görüşlülüktür.

Altyapılar ve altyapı eğitimleri çocuklara daha sonradan kazanacakları becerileri daha önce kazandırmak değildir. Bu öğreten için zor, öğrenen için eziyettir.

Altyapı eğitimi demek, her çocuğun yaş grubunun gerektirdiği becerileri yapabilmesini sağlayacak eğitim ortamları hazırlamak demektir.

Erken başlamak iyidir. Ama erken başlamak her şeyi erkenden öğretmek veya gerçekleştirilmesini sağlamak değildir.
Bu dar görüşlülüğü ve eğitim yanlışlığından kurtulmak demek, asıl çocukların büyüklerden kurtulması demektir.

J.P.SATRE'IN FUTBOL TANIMINA İLİŞKİN BİR KAÇ CÜMLE İLE VAROLUŞÇU FELSEFE VE FUTBOL


J.P. Satre çok önemli bir felsefecidir.
Bu çok önemli felsefeci, çok önemli bir takım oyunu olan futbolu da es geçmemiş, onunla ilgili de laflar etmiş, yazılar yazmıştır.

Ettiği sözlerden birisi de resimdeki kareografideki sözdür.
Bu cümlede yer alan "karmaşıklaşır" ifadesini zenginleşir, güzelleşir, anlam kazanır ve aslını bulur biçiminde algılamak gerekir.

Bu durum varoluşçu felsefe açısından şöyle açıklanabilir;
Bir takım, karşısındaki başka bir takım varsa, işte o zaman kendisinin de takım olduğunu anlar.
Onun için karşınızdaki takım düşmanınız değil, size anlam ve değer kazandıran rakibinizdir.
Yani rakip olmak düşman olmak değildir...
Rakip dediğimiz şey, yani karşımızdaki takım bizim takım olarak var olma nedenimizdir. O yoksa bizim var olmamız için bir neden yoktur.
O'nun olmaması demek bizim de olmamamız demektir.
O halde varsa ben de varım.. Ben varsam o da var.

Karşıt sandığımız ya da bize öyle öğretilen bir çok şey aslında bizim varlığımızın bir nedeni, gerekçesi ya da ihtiyacımız olan şeydir.
Karşıt olmak demek, yok eden ya da yok edilmesi gereken şey demek değildir. Bütünleyen, işlevsellik kazandıran, zenginleştiren, var olmaya anlam katan, hatta varolmayı sağlayan demektir.
Düşünün siyah beyazın karşıt rengidir, ya da beyaz siyahın... Birisi olmasaydı diğeri şimdiki var olduğu kadar değerli ve anlamlı olabilir miydi?

Bunu anladığımız an yaşam da, dünya da ve futbol daha da güzelleşecektir.

OYUN ALANLARININ YAPISI VE UYARAN İLİŞKİSİ

Oyun alanlarındaki, kazaya sebep olma olasılığı olan nesnelerin kaldırılmasına yönelik eğilim, diğer bir açıdan bakıldığında çocukların sab...