17 Ara 2014

ÇOCUKLAR YARIŞMAK İÇİN OYUN OYNAMAMALIDIRLAR.



"ÇOCUKLAR OYUN OYNARKEN YARIŞABİLİRLER
AMA
ASLA YARIŞMAK İÇİN OYUN OYNAMAMALIDIRLAR"

Oyunun kendi doğası içindeki yarışma eğlenceyi de beraberinde getirir.
Fakat;
Yarışma için oynanan oyunlarda yenmek ve yenilmemek duygu ve düşüncesi ister istemez ön plana çıkar ve yenmenin biricik amaç olduğu oyunlarda mutlaka bir kazanan bir de kaybeden vardır.
Oysa oyunun kendi karakteri ve doğası gereği söz konusu yarışmada ise yenmek de yenilmek de sadece bir eğlence meselesidir. Yenmiş olan kazanmış, yenilmiş olan da kaybetmiş olmaz.

Örneğin elin sende oyununda kazanan ve kaybeden var mıdır?
Ya da iki taştan kale yapılıp 30-40 metrekarelik alanlarda yapılan futbol oyunlarında kazananlar ve kaybedenler söz konusu mudur?

Oyunun kendi doğasına müdahale edildiği ve kazanma ve kaybetmeme üzerine inşa edilen oyunlarda, özellikle de futbolda her iki taraf için oyunlar olması gerektiği gibi eğlenceli değildir asla. Çünkü oyun gitmiş sadece futbol kalmıştır. Oysa futbol bir oyundur ve oyunlar eğlencelidir. Oyunlardan eğlenmeyi çıkardığınız an öğrenme de, yaratıcılık da, karşıdakine sevgiyi de ortadan kaldırmış olursunuz.

Özellikle kaybedenler için oyun artık bir oyun değil, bir daha ki sefere kaybetmemek için her şeyi yapması gereken bir "ölüm kalım" meselesi haline gelir ki; şimdiki altyapı eğitimlerinin içler acısı durumu da budur.

Çocuklar oyunun kendi doğası ve karakteri içinde varsa yarışsınlar, ama kazanmak ve kaybetmemek için asla oyun oynamasınlar. Oyunlar çocukların kazanması ya da kaybetmemesi üzerine üretilmiş etkinlikler değildir.

Oyunun olmazsa olmaz birinci koşulu eğlenmektir.
İkincisi herkesin rol alıyor olmasıdır.
Üçüncüsü seviyeye uygun olmasıdır.
Ve dördüncüsü sürecin ve sonucun önceden asla kestirilemeyecek olmasıdır.

Unutmamalıyız ki; Her şeyin bir zamanı, her şeyin bir kararı vardır.
Acımasızlık, hoyratlık "çocukları çelikleştirmez" sadece duygusuzlaştırır.
Oysa her oyun biraz da duyguyla oynanır, duygu ile güzelleşir ve duygu ile gelişir.

Yaratıcılık bir duygu işidir çünkü...

AYNŞTAYN'DAN (EINSTEIN) EĞİTİMİN FELSEFESİ ÜZERİNE KISA BİR YAZI



BU YAZIDAN YOLA ÇIKARAK ALTYAPI EĞİTİMİ ÜZERİNE BİR İLİŞKİLENDİRME


Birçokları Darwin'in yaşama savaşı teorisini ve ona bağlanan ayıklanmaya dayanarak yarışmacı eğitimi destekliyorlar. Ama doğru değildir bu görüş; çünkü insan yaşama savaşındaki gücünü toplum halinde yaşayan bir canlı varlık olmasına borçludur. Bir karınca yuvasında nasıl tek tek karıncaların birbiriyle savaşması, yaşamaları için zorunlu değilse, insan toplumunda da teklerin yaşamak için birbiriyle savaşmaları şart değildir.

Yaşamanın amacı kaba anlamıyla başarı olduğu inancını gençlere aşılatmaktan sakınmalıyız. Çünkü başarı kazanan bir insan başkalarından büyük pay alır ve bu pay çok kez onlara gördüğü hizmetin karşılığını kat kat aşar. Bir insanın değeri verdiğiyle ölçülür, alabileceğiyle değil.

Okulda ve hayatta çalışmanın en önemli motivasyonu çalışma zevki, yaptığını görme sevinci ve alınan sonucun toplum için değerini bilmedir. Gençlerde bu ruh güçlerini uyandırmak ve artırmak okulun başlıca işidir. Yalnız böylesi bir psikoloji temeline dayanarak insanlığın en yüce değerlerine ulaşma isteği ve sevinci yaratılabilir:
O değerler de bilgi ve sanattır.

Önemli olan çocuğun oyun eğilimini, doğal olan kendini gösterme isteğini geliştirmek ve onu toplumun bütün iş alanlarına götürmektir. Böyle bir eğitimin temeli, sonu başarıya ve değerin bilinmesine varan bir çalışma isteğidir. Okul bu temele dayanıp çalışmayı başarırsa yeni kuşaklar ona büyük saygı gösterecekler ve okulun verdiği ödevleri bir çeşit armağan sayacaklardır. Ben okul zamanını tatil günlerinden daha çok seven çocuklar tanıdım.

Böylesi bir okul, öğretmenden kendi alanında bir çeşit sanatçı olmasını ister. Okulda bir havanın esmesi için ne yapılabilir? Bunun evrensel yolunu bulmak insanın hiç hasta olmamasına çare bulmak kadar zordur. Ama bu zorunlu koşulları bulmak mümkündür. İlk olarak, öğretmenlerin böylesi bir okulda yetişmiş olmaları gerekir. İkinci olarak, öğretmene öğreteceği şeyleri ve öğretme yollarını seçmekte büyük bir özgürlük verilmelidir. Çünkü zorlama ve dış baskı öğretmenin de iş görme sevincini öldürür...

AYNŞTAYN' IN EĞİTİM FELSEFESİNDEN HAREKETLE
FUTBOLDA TEMEL ALTYAPI EĞİTİMİ

1. Futbol ve diğer tüm spor dallarına ilişkin temel altyapı eğitimlerine "Başarılı olanlar kalır, başarısız olanlar gider, kazananlar kalır kaybedenler gider" diye bir algı yaratarak işe başlarsak, bir çok çocuğu daha işin başında kaybederiz. Çünkü başarısız olma korkusu ile kaybeden olma stresi çocuklarda öğrenme isteğini ve çalışma şevkini yok eder.

2. Hayatın doğal bir işleyişi ve canlıların doğal bir gelişim düzeyleri vardır. Doğal işleyişte herkes için herkese göre bir yaşam ve bir iş vardır. Dolayısı ile herkes birbirini tamamlayan olmalıdır. Çocuklar birbirlerini tamamlayan olduklarını hissettikleri an paylaşmayı daha kolay öğrenirler.

3. Beraber olmak tek olmaktan her zaman daha iyi ve daha doğal bir durumdur. Dolayısı ile "en güçlü olmak" insanı mutlu kılmaya yetmez. Ama birlikte olunursa çok güçlü olmaya da, çok güçlü olmak için yaşamaya da gerek kalmayacağı için hayat daha güzel olacaktır. "Ben" yerine "Biz" duygusu ve anlayışının benimsenmesi tek olarak yapılan işin beraber olarak yapılan işten daha değerli ve önemli olmayacağı eğitim ortamları ile sağlanır.

4. Çocuklar elbette aynı olmayacaklardır. Ama bu onların kendilerini giderek daha da geliştirebilecekleri inancını ve özgüvenini yitirmelerine engel olacak bir ayrımcılığa tabi tutulmalarını gerektirmez.
Önemli olan herkesin görevini yapabilecek sorumluluğu taşıyor olmasını sağlamak ve görev yapıyor olmaktan keyif alma duygusunu kaybetmelerine asla izin vermemektir.

5. Temel altyapı eğitim süreçlerinde ilerde kimin daha iyi olacağı hiç belli olmaz. Dahası kimin daha iyi olacağı ile ilgili bir algı temel altyapı eğitiminin işi olmaz.

6. Futbolda devamlı yarışarak ve kazanma peşinde koşarak en iyi olmak hayatı zorlaştırır. Oysa futbolda sürekli daha iyi olmaya çalışarak ve daha yararlı olmayı düşünerek yaşamak insanı daha mutlu kılar.

ÖZETLE: REKABET SANILDIĞI KADAR GELİŞTİRİCİ DEĞİLDİR. VE ASIL OLARAK DA DOĞAL VE İNSANİ DEĞİLDİR. ÇATIŞMADA KAZANAN TEK KAYBEDEN ÇOKTUR. BİRLİKTE KAZANAN ÇOKTUR, KAYBEDENSE YOKTUR.

OYUN ALANLARININ YAPISI VE UYARAN İLİŞKİSİ

Oyun alanlarındaki, kazaya sebep olma olasılığı olan nesnelerin kaldırılmasına yönelik eğilim, diğer bir açıdan bakıldığında çocukların sab...