17 Kas 2014

TÜRKİYE'DE FUTBOL VE FUTBOLDA EKOL 2



Türkiye'de kulüpler ve doğal olarak Milli Takım düzeyinde oynanan futbolun "Türk Futbolu" olarak nitelendirilebilecek bir kalitede olmadığı gerçeğini kabul etmemiz gerekir.
Yazılı ve görsel basında kullanılagelen "Türk Futbolu" nitelemesi daha çok Türkiye'de oynanan futbol anlamında değerlendirilmeli ve algılanmalıdır.
Aksi durum sıkça kullanılan bu ifadenin bir futbol ekolüne sahip olduğumuz anlamına gelir ki, doğru bir ifade olmadığı gibi kendimizi aldatan bir sonuca da neden olabilir.
Türkiye'de oynanan futbolun "Türk Futbolu" nitelemesini hak edecek yani bir ekol olarak değerlendirilebilecek bir düzeye gelmesi için,
* Uluslar arası platformlarda kabul gören ve kendine özgü bir futbol özelliğini ortaya koyabilen
* Ve bunu her zaman ve koşulda sürdürebilen düzeyde bir futbol kalitesine sahip olması gerekir.
Bir ülkede birçok konuda ekol olabilmenin temel koşulu taklit etmeden gelişmelerden haberdar olmaktır. Bu futbolda da böyledir.
Futbolu temel standartlarda ve temel gereklerde başkaları gibi oynamak koşulunu yerine getirirken asla onlar gibi oynamaya çalışmamak ekol olmanın felsefi ön koşuludur.
Alman futbolunun disiplin ve sorumluluk ilkesi onların ekol olmasındaki en önemli milli unsurudur. Ama Alman futbolu sadece disiplin ve sorumluluk duygusundan ibaret değildir. Almanlar her şeyden önce evrensel futbolun teknik, taktik ve kondisyonel tüm gereklerini yerine getirirlerken ulusal tipolojilerine ve değerlerine uygun (sentezleyerek) ortaya özgün bir futbol anlayışı koyabilmişlerdir.
Brezilya olsun, Afrika ülkeleri olsun bugün ekol olarak nitelendirilen düzeyde futbol oynayanların hepsi futbolu kendileri gibi oynayarak ama yerelde kalmayacak kadar çalışarak başarmışlardır.
Bizim ekolümüz aslında bellidir. Çünkü bizim değerlerimiz, tipololjimiz bellidir.
Bizde hem ağır oyun, hem hızlı oyun, hem güce dayalı oyun hem de ritmik oynanan oyunlar vardır.
İklim açısından bakıldığında bizde güneşi de yağmuru da olan dört mevsim vardır.
Coğrafyamız tek düze değil olağanüstü çeşitlilik arz eder. Düz arazimiz kadar engebeli arazimiz de vardır.
Biz hem çok sabırlı hem de tez canlıyızdır.
Tek kale maçlar çocukluğumuzun olmazsa olmazlarındandır.
Üç korner bir penaltı bizde, atan galip yine bizdedir.
Velhasıl topla dans edenimizde vardır, top geçirip adam geçirmeyenimiz de...
Kafasına top değmeden sezon boyunca oynayabilecek kadar vazgeçilmezlerimiz de vardır, sadece kafası ile oynayıp sahada yürüyerek yıldız olanımız da...
İşte tüm bunlar ve daha başkaları bizim "futbol ekolü" olma yolunda yapılması gereken model arayışlarımıza malzeme olacak argümanlardır.
Bizim olası futbol ekolümüz; ne tam liberal, ne de tam devletçi misali ne tam ferdi ne de tam kolektif olabilir.
Bizim olası futbol ekolümüz büyük bir olasılıkla savunması sağlam ve sade, orta sahası kuvvetli, kalabalık ve karma yetenekli, forveti ise duruma göre bol yedekli bir oyun anlayışını temel alan, bazen çok hızlı bazen çok sabırlı ama gerektiğinde yaratıcı bir oyun anlayışını pek ala geliştirerek bir ekol oluşturabilir. Tek eksiğimiz üretkenlik yani oyun içinde varyasyon zenginliğidir ki, hıza ve baskı altında teknik öğretime dayalı alt yapı eğitimi ile bu da çözümlenebilir.
Teşbihte hata olmaz, bizim olası ekolümüz biraz İspanya biraz İtalya karışımıdır. Ama ne İspanya'dır ne de İtalya.
Toplumsal ve bireysel kültür yapımız, hayatı algılayışımızdaki kafa yapısı yani düşünsel, sosyal ve duygusal özelliklerimiz yanında bedensel uygunluğumuz bizim Latin veya orta ve kuzey Avrupa futbolu oynamamıza asla izin vermez.
Bundan sonrası zaman işidir. Bundan sonrası temel eğitimdir. Karar verilen modele uygun futbolcu yetiştirme bu işin başlangıcıdır. Ancak bu topyekûn bir kalkışmayı gerektiren, popüler olma isteğinden uzak, tamamen insan yatırımına dayalı ileri görüşlülükle gerçekleşebilecek bir devrimdir.
Bu süreç için önemli unsur altyapı eğitmenleridir. Altyapı eğitmenliği üstyapıya geçiş için kullanılan bir basamak olmaktan çıkarılmalıdır. Altyapı eğitmeni olmak üstyapı çalıştırıcısı olmaktan daha zor ve daha değerli olmalıdır. Bu ise altyapı eğitmenlerinin önemli ve değerli olmalarıyla mümkündür. Altyapı eğitmenlerinin önemli olmaları onlara sağlanacak yetki sorumluluk ve maaş ile ilgilidir. Altyapı eğitmenleri aynı zamanda değerli olmalıdırlar. Bu da onların yeterliliği ve üretkenliği ile ilgilidir. Değerli olmayan hiç kimse önemli de olmamalıdır.
Altyapı eğitmenleri yeterliliği sadece teoriye dayalı kişilerden ya da futbolu bırakmış eski profesyonellerden değil, öncelikle gelişim ve eğitim psikolojisini bilen ve bunları kullanabilen kişilerden oluşmalıdır. Futbol temel eğitiminin gerektirdiği bilgi beceri ile karar verilen modele uygun planlama ve değerlendirme yeterliliği altyapı eğitimcilerinden aranan mesleki özellikler olmalıdır.
Diğer bir unsur da ülke futbolunun nüvelerini oluşturan kulüplerin söz konusu modele uygun futbolu benimsemeye başlamalarıdır. Aksi takdirde sadece temel eğitime dayalı süreç, futbol ekolü yaratmada istenilen sonucu doğurmayacaktır.
Futbol ekolü milli takımlarda yaratılacak bir düzey değil milli takımlara yansıyacak bir düzeydir. Futbol ekolü tabanın uygunluğu ve katılımına bağlı olarak, üst yönetimin hedefe yönelik kararlılığı ve desteği ile yaratılabilecek bir emek ürünüdür.
Her geçen gün yitirilmekte olan zamandır. Çünkü futbolda ekol olmanın "gayrı safi milli hâsıla" ile de çok fazla bir ilgisi yoktur. Türkiye'nin futbolunu yönetenlerin öncelikle bir futbol ekolü olmayı istemeleri gerekir. Bunun için gereken yönetim örgütlenmesini kullanarak bu örgütleri işin ehli, samimi ve emekten yana hedefe odaklanmış vasıflı insanlar aracılığı ile harekete geçirmek ikinci önemli adımdır.

TÜRKİYE'DE FUTBOL VE FUTBOLDA EKOL 1


Türk futbolu zaman zaman elde edilen başarılara rağmen başarılı diye tanımlanabilecek bir düzeyde değildir.
Çünkü uluslar arası ölçekte başarı ölçütlerinden birisi istikrar yani devamlılıktır.
Devamlılık dediğimiz olgu; oynanan futbolun belli bir kalitede sürdürülebilirliğidir. Oynanan futbol kalitesi ise, uluslararası arenada varlığınızı kabul ettirebilecek ölçüde bir futbol demektir.
Kısaca uluslararası arenada kendinizi kabul ettirebilecek standartta bir futbol ile, bu futbolu sürdürebilme koşulları bir araya geldiğinde BAŞARILI FUTBOL'dan söz edilebilir.
Bunun dışında kalan başarılar ise "başarılı futbol müsabakaları" anlamına gelir ki, bir ulusun futboldaki başarısını gösteren önemli ölçütlerden birisi değildir.
O halde "başarılı futbol"un temel koşulları açısından baktığımızda iki temel koşulun aynı anda yerine getirilmesi gerekir.
Buna spor literatüründa EKOL denir. Ekol; "okul" anlamına gelen herhangi bir iş veya alanda kabul edilmek zorunda kalınmış "kendine has" olmak anlamı taşır. Bir çok ülke bir çok alanda ekol olmuştur. Yani her hangi bir alanda kendini kabul ettirecek kadar kaliteli olmuştur.
Türk Futboluna ekol açısından bakıldığında ekol olmak için gereken koşulları yerine getirmekten çok uzakta olduğumuz açıkça ortaya çıkmaktadır. Çünkü uluslararası ölçekte gerek kulüp, gerekse mili takımlar düzeyinde kendimizi kabul ettirecek kalitede ve bu kaliteyi sürdürebilir bir futbola ulaşamadığımız görülür.
Almanya, İtalya, Fransa, Danimarka, İngiltere, Hollanda, Arjantin, Brezilya ve daha onlarca "futbolda ekol" örneklerine bir de bu açıdan bakmakta yarar vardır. Afrika futbolu, Latin Amerika futbolu ya da Avrupa futbolu diyebileceğimiz kıta ekollerine de yine iki temel koşul açısından bakmakta yarar vardır.
Anlık ya da süreli başarılar ya tesadüftür ya da karşı tarafın zayıflığı ile ilgilidir. Ya da o anki şartlarla gelen göreceli başarılardır. Sizi ekol yapmaya asla yetmez. Türk Milli futbol takımımızın bazı başarıları onu nasıl ekol yapmaya yetmiyorsa, İngiltere milli futbol takımının bazı yenilgileri ve dünya kupalarındaki bazı başarısızlıkları onların ekol olmasını engelleyemiyor.
Kulüpler düzeyinden başlayarak, milli takıma yansıyan bir futbol ekolü oluşturmak kolaydır...Ancak emek ister...Bir de uzunca bir süreç...Ve elbette uzak hedefleri olan bir yönetim anlayışı ve organizasyon.
Bu ülke bu süreyi bir çok insana tanımıştır. Ama o insanlar popüler kültür ve anlayışı ile endüstriyel futbol gereklerinin esiri olmuşlar, çok paralar kazanmışlar ama Türk Futboluna ekol olma yolunda bir şey verememişlerdir. Çünkü ekol olmak için emek sarfetmemişler, elinde bulundurdukları gücü sadece maç ya da maçlar kazanmak üzere harcamışlardır.
"Futbol ekolü " kavramı ile Derval, Feldkamp, Piontek gibi isimler yan yana gelince ortaya çıkan ilişki neden örneğin Fatih Terim deyince ortaya çıkmıyor?
Türk Futbol Yönetimi öncelikle bir futbol anlayışı ve modeli üzerine karar vermelidir. Futbolun uluslararası standarlarına uygun ancak ulusal koşullara göre sentezlenmiş bir "futbol oynama" kültürü oluşturmak zorundayız.
Bunun için öncelikle insan tipimize ve özelliklerimize bakmak bir ön koşuldur. Folklorumuz bu iş için iyi analiz edilmelidir.
Ve elbette futbolda altyapı eğitimi...
Türkiye tüm kulüpler ve federasyon ölçeğinde karar verdiği bir futbol ekolüne altyapı eğitiminden başlamak zorundadır.





2 Kas 2014

FUTBOLDA ALTYAPIYA BAKIŞ AÇISI VE ALTYAPI PARADİGMASI DEĞİŞMELİDİR...


Altyapıların başarı ölçütleri ilgili olan herkesin bildiği ve söylediği şekliyle bellidir.
1. Üstyapıya oyuncu yetiştirmek,
2. Daha da önemlisi ulusal ve uluslararası düzeyde oyuncu yetiştirmek,
3. Özel oyuncular yetiştirebilmek.

Ancak unutulmamalıdır ki, bu ölçütleri geçerli kılacak olan şey üstyapılardır.
Çünkü; üstyapınızın altyapıdan yoksun ya da ilgisiz olması altyapının amaçsızlığı ve yöntemsizliği sonucunu doğurur. Bu doğal olarak altyapınızı başarısız kılar.
İlgili olan herkes üstyapılardaki başarısızlığa bakarak yaptığı değerlendirmelerde altyapıların başarısızlığından söz ediyor, bu sadece göreceli olarak doğru bir değerlendirmedir. Futbol ile ilgili çoğu insan üstyapıların altyapılara ilişkin olarak bir başarı ölçütünden söz etmiyor. Oysa üstyapıların altyapıya ilişkin olarak başarılı olup olmadıkları meselesi asıl meseledir.
Üstyapılara ilişkin başarı ölçütü açısından doğru değerlendirme; Üstyapıların altyapıdan gelen oyuncularına ne oranda yer verip vermediği ile ilgili olan değerlendirmedir. Üstyapılar altyapılardan gelenlere yer vermiyorsa bu altyapıların başarısızlığından ziyade üstyapıların altyapıya ilişkin başarısızlığının bir göstergesidir.
Üstyapının bir oyun anlayışı, bir ekolü ve bir modeli yoksa altyapıdan nasıl bir oyuncu gelmesi gerektiğine ilişkin bir yapılanma ve işleyiş sistematik olarak mümkün değildir.
Bu sorun aslında Türkiye'nin futbol sorununun esas nedenidir.
Bir binanın temelinin niteliği o binanın niteliğini belirlemez, sadece sağlamlığını belirler. Binanın kendisi temelin nasıl olacağını belirler. Bina üç katlı ise temelin niteliği başka, bina on üç katlı ise binanın temellinin niteliği başka olacaktır. Standart bir temelin üzerine istediğin özelliklerde ve yüksekliklerde bina oturtamazsınız.
Türkiye’de futbol altyapısının kalite ve düzeyini belirleyecek olan şey üstyapıda oynanan ve oynanacak olan futbolun kalitesi ve düzeyidir.
"Bana iyi futbolcu yetiştir" demek sana iyi futbolcu yetiştirmeyi sağlamaz, sağlayamaz. Çünkü senin üstyapıda nasıl bir futbol oynadığın belli değilse ve daha da önemlisi senin uluslararası bir futbol kaliten ve düzeyin söz konusu değilse, altyapıdan arz olunacak futbolcu kaliten ve düzeyin de var olanın devamını sağlayacak şekilde olacaktır.
Futbolda altyapı arzı ile üstyapı talebi arasındaki ilişkiyi belirleyen şey üstyapının talebidir. Üstyapının bircik talep şekli vardır o da oynanmakta olan futbolun kalitesi ve uluslar arası düzeyidir.
Üstyapılar, şampiyon olmaya odaklanmış bir başarı ölçütlerini altyapıdan gelen oyuncular ile şampiyon olma ölçütüne dönüştürmedikçe, altyapılarda ne kadar doğru iş yaparsanız yapın üstyapılarda başarıyı sağlayamazsınız. Üstelik talebin arzı etkiliyor olması bağlamında da ulusal bir altyapı sistematiği oluşturamazsınız.
Sonuç olarak;
1. Altyapılardan üstyapılara oyuncu yetiştirilmiyor ayıbı, aslına bakarsanız üstyapıların altyapılardan gelen oyunculara kapıları kapatmış olması ayıbıdır.
2. Altyapılardan uluslararası düzeyde oyuncu yetişmiyor oluşu ayıbı da, aslında Türkiye'de üstyapılarda oynanan futbolun uluslararası kaliteden yoksun oluşunun bir ayıbıdır.
Üstyapı olarak sizin bir futbol anlayışınız, kaliteniz ve düzeyiniz yoksa başarısızlığın faturasını başka şeylere ve özellikle de altyapılara kesersiniz belki ama hata edersiniz. Günü kurtarma adına gerekçeler üretir ama yarınları kaybetmeye devam edersiniz.
Altyapılardan gelenler senin oynayacağın futbolu belirlemezler, sen oynadığın ve oynayacağın futbol ile altyapılardan oyuncu beklersin... Hepsi budur... Dünya bu işi böyle yapıyor... Çünkü uygar ülkelerin eğitim sistematiği böyle çalışıyor.
Örneğin, Almanya'nın altyapı başarısı denilen şey aslında üstyapıların başarısıdır. Çünkü üstyapılarında her şey net ve her şey olması gerektiği bir model üzerine inşa edilmiştir. Altyapıların yaptıkları ise niteliği ve niceliği belli olan üstyapıya entegre olacak eğitimi sürdürmektir.
Toprağınızın yapısına uygun ürün seçerseniz elde edeceğiniz verim çok olur. Burada toprağınızın olması kadar o toprakta hangi üründen daha çok verim alınacağının biliniyor olunmasıdır. Ekim, sulama, bakım ve hasat tekniğiniz de doğruysa tarladan elde edeceğiniz verim de çok daha yüksek olmaktadır.

Altyapı paradigması diye bir şey yoktur. Üstyapıların paradigması vardır. Altyapı beslediği üstyapının devamlılığını sağlayan nesnel bir gerekliliktir. Onun koşullarını ve nesnelliğin ise üstyapı belirler.
Altyapı yaşamsaldır, üstyapı ise yaşamın kendisidir.

OYUN ALANLARININ YAPISI VE UYARAN İLİŞKİSİ

Oyun alanlarındaki, kazaya sebep olma olasılığı olan nesnelerin kaldırılmasına yönelik eğilim, diğer bir açıdan bakıldığında çocukların sab...