28 Nis 2017

ÇOCUKLAR VE FUTBOLA DAİR SORULAR


ÜLKEMİZDE "ÇOCUKLAR VE FUTBOL İLİŞKİSİNE" DAİR CEVABI SİZE KALMIŞ BAZI SORULAR

1. Ülkemizde kaç çocuk bir spor kulübü bünyesinde spor yapabilme ya da spora başlayabilme olanağına sahiptir?
2. Ülkemizde çok popüler olması ve çok talep ediliyor olması açısından kaç çocuk çok istediği halde bir kulübün futbol altyapısında yer alabilme olanağına sahiptir.
3. Ülkemizdeki çocuklar istedikleri zaman, evlerine yakın bir arsada, bir semt sahasında birlikte top oynayabilme imkanına ve şansına sahipler midir?
4. Ülkemizde bir referansı, torpili veya adamı olmadan kaç çocuk önemli kulüplerin altyapılarından içeriye girebilmektedir?
5. Ülkemizde her geçen gün spor yapmayan çocuk sayısında artma mıdır? Yoksa azalmakta mıdır?
6. Ülkemizde bugün ya da dün kaç tane çocuğumuz, antrenörü ya da öğretmeni tarafından "beceriksiz" olarak rencide edilmiş olabilir?
7. Ülkemizde kaç çocuk altyapılarda "ne yaparsam yapayım hocam beni oynatmayacak" diye düşünüp "bilinçli çaresizlik sendromu" yaşamaktadır?
8. Ülkemizde altyapı dönemi çocuklarından kaçı oyun oynamak, eğlenmek ve öğrenmek çağında iken, tıpkı büyükler gibi yoğun kondisyon antrenmanlarına tabi tutulup, hafta sonu maçına mutlaka zafer parolası zorlaması ile duygusal istismara maruz bırakılmıştır.
9. Ülkemizde bugün kaç çocuk okullarındaki beden eğitimi derslerinde çok istedikleri halde bir etkinliğin parçası olmamış ya da olamamıştır.
10. Ülkemizde bugün kaç çocuk herhangi bir bedensel faaliyet içinde olmadan veya hiç eğlenmeden günü bitirmiştir?

SONUÇ;
İŞTE BU SORULAR AYNI ZAMANDA "ULUSAL BİR BİR SPOR VE FUTBOL MODELİ" NASIL OLMALIDIR SORULARI ANLAMINA DA GELMEKTEDİR.
AYNI SORUYU BELÇİKA, ALMANYA VEYA İNGİLTERE İÇİN SORARSANIZ CEVAPLAR BİZDEKİ GİBİ OLMAZ.

NEDEN PEKİ? ÇÜNKÜ ORALARDA ÇOCUKLAR SPOR, OYUN, BEDENSEL ETKİNLİK, FUTBOL VE İSTEDİKLERİ VE İHTİYAÇ DUYDUKLARI ETKİNLİK ALANLARIYLA BULUŞABİLME İMKANI VE FIRSATINA SAHİPTİRLER.

KABUL EDELİM Kİ;
EVRENSEL BOYUTLARDA KABUL EDİLEBİLİR BİR ULUSAL SPOR VE FUTBOL POLİTİKAMIZ YOKTUR.
OLMADIĞI İÇİN DE SPOR VE FUTBOL MODELİMİZ YOKTUR.
VE BU DURUMDA ELBETTE BİR SPOR VE FUTBOL EKOLÜMÜZ DE YOKTUR VE BÖYLE DEVAM EDERSE OLAMAYACAKTIR..

ALTYAPI-ÜSTYAPI / ÜSTYAPI-ALTYAPI


ALTYAPI ÜSTYAPIYI BELİRLEMEZ, ÜSTYAPI ALTYAPIYI BELİRLER...

ÜSTYAPI YAŞAM, ALTYAPI YAŞAMSAL YANİ YAŞAM İLE İLGİLİ OLANDIR.
YAŞAM YAŞAMSAL OLANA GÖRE ŞEKİLLENİRKEN, YAŞAMSAL OLANI İSE YAŞAM BELİRLER...

GELİŞİM ALTTAN ÜSTE DOĞRUDUR EVET...
AMA NASIL GELİŞİLECEĞİNİ BELİRLEYEN ÜSTYAPIDIR.

İKİSİ BİRLEŞİK HAYATIN TA KENDİSİDİR. İŞLEYİŞ OLARAK FARKLI GİBİ GÖRÜNSELER DE YAŞAMSAL OLARAK BİR BÜTÜNDÜRLER.
ÜSTYAPISINA KARAR VEREMEMİŞ BİR ÜLKENİN ALTYAPISI HANGİ AMACA, HANGİ ÜSTYAPIYA GÖRE GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR?

TÜRKİYENİN TEMEL SORUNU KALİTELİ BİR ALTYAPIDAN ZİYADE KALİTELİ BİR ÜSTYAPI MESELESİDİR.
KALİTELİ ÜSTYAPIDAN KASIT FUTBOL STİLİ, KARAKTERİ YANİ EKOLÜ OLAN BİR FUTBOL FORMASYONU DEMEKTİR.

GERİSİ SAHASI, MALZEMESİ, TESİSLERİ VE EĞİTİMCİLERİ İLE ALTYAPI ÖRGÜTLENMESİ MESELESİNE KALIR Kİ; NE YAPACAĞINI BİLENLER İÇİN YAPILACAK İŞLER DAHA KOLAYDIR.

ASIL ZOR OLAN NE YAPACAĞINI BİLMEDEN BİR ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞMAKTIR. TÜRKİYE UZAK HEDEFLER AÇISINDAN YÖNTEMSİZ, STRATEJİSİZ VE PLANSIZDIR. FUTBOLDA BU DAHA BELİRGİN OLARAK GÖZLENEBİLMEKTEDİR.

ALEX FERGUSON NE DİYOR?


ALEX FERGUSON'UN CÜMLELERİ NEDEN VE NİÇİN ÖNEMLİ?

Para ile Futbolun en çok ve en fazla ilişkili olduğu ve futbolun para ile yönetildiği ülkelerden belki de birincisi İngiltere'dir.

On yıllarca en üst liglerde çok başarılı olmuş, para ve futbol ilişkisinin içinde var olmuş bir adam, hala altyapıdan ve oyuncu yetiştirmenin öneminden söz ediyorsa, durup bir düşünmek gerekir.
Ve değişik biçimlerde bunu değerlendirmek gerek.

Birincisi;
O milyon poundlar ile alınan, satılan oyuncuların hepsi yetiştirilmiş oyunculardır. Öyle kendiliğinden var olmuş oyuncular değildir.

İkincisi;
Hayatınızı sadece alarak ve satarak sürdüremezsiniz. Mutlaka yetiştirmek zorundasınız.

Üçüncüsü;
Alarak ve satarak başarılı olmanız, bir işletmeyi bir yere kadar idare etmektir.
Ama yetiştirerek de var olmanız yaptığınız işin sadece ticari işletmecilik olmadığını gösterir.

Ve dördüncüsü;
Zenginler kulübüne çok paranız olmadan asla giremezsiniz.
Ama yetiştirerek ve yetiştirdiğiniz ile girersiniz.

Kazanmayı Öğretmek Yerine...


KÜÇÜK YAŞ GRUPLARINDA ÖĞRENİLECEK VE YAŞANACAK ÇOK DAHA BAŞKA GÜZEL DUYGULAR VARDIR.

Altyapılarda özellikle ilkokul yaş düzeylerinde çocukların bireysel ve grup oyunlarında ve etkinliklerinde "yarışmalar" daha ön plana çıkmaya başlar.
Bu aslında çocuğun ihtiyacından doğan bir şey değildir.
Hiç bir çocuk arkadaşı ile yarışmak ihtiyacı içinde değildir.
Yarışmak doğal değil yapaydır ve sosyal öğrenme sonucu gerçekleşir.

Yani çocuk görmezse, öğretmen veya eğitmen öğretmez ve yönlendirmezse çocuklar asla birbiri ile yarışmak için istekli davranmazlar.
Çünkü yarışmak çoğu öğrenilmesi gereken güzel duyguları ve davranışları engeller. Çünkü sanıldığı gibi hedef ve motivasyon kazanmak üzerine değil, kaybetmemek üzerine şekillenir. Kaybetmemeye yönelik olan çocuklarda öğrenme asla olması gerektiği düzeyde ve kalitede olmaz.

Küçük yaş gruplarında, özellikle 12 yaşlarına değin işbirliğine dayalı oyunlar ve etkinlikler çocukları daha zenginleştirir.
Daha besler ve yaratıcı kılar.
Kazanmayı isteme, kaybetmekten korkma stres demektir. Stres "anksiyete" demektir. Anksiyete duygusal bozukluk anlamına gelir ki; Gelişim için kaçınılması gereken en önemli olumsuz etkenlerin başında gelir.
Stressiz ortam ve etkinliklerde sinir kas koordinasyonları olumsuz etkilenmediğinden beceri kazanımı daha kolay, daha kaliteli ve yaratıcılık daha yüksek olur.

12 yaşına kadar "çocukları gerçek hayata hazırlayalım" düşüncesi onları kıyasıya rekabete ve yarışmaya sokmak onları gerçek hayata hazırlamaz. Gerçek hayattan uzaklaştırır.
Çocukların sürekli maç yapalım demeleri ise yarışmak isteği ile ilgili değil, eğlence isteği ilgili bir şeydir.
Ve maç demek illa ki yarışmak demek değildir.

UBUNTU = BİZ BİLİNCİ


(Ben, biz olduğumuz için ben'im)

"Afrika'da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına, birlikte oynayacakları bir oyun önerir:
"Karşıdaki ağacın altına bir sepet meyve koyacağım, siz de şuradaki çizgide sıralanacaksınız ve yarışın başlaması için benim işaretimi bekleyeceksiniz. Ağacın altına ilk hanginiz ulaşırsa, sepetteki ödülü o kazanacak ve tüm meyveleri yiyecek" der.
Az sonra da "Başla" işaretini verir.
O an tüm çocuklar el ele tutuşurlar ve koşarlar, ağacın altına birlikte ulaşırlar ve sepetteki meyveleri birlikte yemeye başlarlar.
Antropolog,neden böyle yaptıklarını sorar;
Onlar da "Ubuntu yaptık" derler.
Antropolog bunun ne anlama geldiğini sorar.
Çocuklar; "Birbirimizle yarışa girseydik, yarışı sadece birimiz kazanmış, beşimiz kaybetmiş olacaktık. Beş arkadaşı üzülün kişi nasıl o meyveleri yiyebilirdi?" derler.

Ubuntu, "Ben, biz olduğumuz için Ben'im" demekti çünkü.Ben olmak biz olmak ile ilgili bir şeydi çünkü. Onlar böyle öğrenmişler ve böyle yaşıyorlardı. Dolayısıyla kimse kaybetmek ve kazanmakla ilgili değil, birlikte yaşamakla ilgiliydiler.

Ubuntu'ya inanan bir insan diğerlerine açıktır, diğerlerine olumludur, diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda tehdit altında hissetmez, onun daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır ve diğerleri aşağılandığında, küçük düştüğünde o da kendini de aşağılanmış hisseder.

KISSADAN HİSSE;
NE DERSİNİZ FUTBOL ALTYAPI EĞİTİM ANLAYIŞINI "UBUNTU" ANLAYIŞI ÜZERİNE İNŞA EDEMEZ MİYİZ?...
ÖRNEĞİN BARCELONA ALTYAPI ANLAYIŞIYLA İLE UBUNTU ARASINDA BİR BAĞLANTI YOK MUDUR?

ÖZETLE;
ALTYAPILARDA REKABET ORTAMLARI YARATMAK SANILDIĞI KADAR GELİŞTİRİCİ BİR ETKİ YARATMAMAKTADIR. OYSA İŞBİRLİĞİ VE EŞİTLİK ALGISI GELİŞTİREN BİR ETKİYE NEDEN OLMAKTADIR.DAHA İYİLER DAHA AZ İYİLERE YARDIN EDERKEN DAHA DA GELİŞMEKTEDİRLER.

EĞİTİM VE GELİŞİM İLİŞKİSİ


ÇİÇEKLER ZAMANINDA AÇAR..
ZAMANINDAN ÖNCE AÇMAYA ZORLANAN HER ŞEY YANAR, KAVRULUR.
ÇOCUKLAR VE GENÇLER DE ZAMANI GELİNCE, O ZAMANIN GEREĞİ OLAN FUTBOLU OYNAMALI.
NE ÇOK ÖNCE, NE DE SONRA...

Çocuklar büyüdükçe futbolları da büyür. Acele etmememiz gerekir.
Eğer çocuklardan "iyi futbolcu" olmalarını istiyor ve bekliyorsak, çocukluk dönemlerinin futbolunu oynayarak yaşamalarını, yaşayarak gelişmelerini sağlamak ve sabırlı olmak zorundayız.

Her yaş döneminin bir futbolu vardır.
Önemli olan işte o futbolu yaşamalarını ve yaşayarak bir üst dönemin futboluna kendilerinin ulaşmasını sağlamalıyız.

Okulöncesi dönemde yuvarlanan bir topun ardından koşmadan, yakaladığı topa amaçsız tekmeler atmadan, kuralsız oyunlar oynamadan, 8-9 yaş futbolunun gereklerini, belli bir disiplin ve amaçlı hareketlerden oluşan başlangıç futboluna geçildiğinde artık o çocuk için gerçekten 8-9 yaşına geldiğinde futbol tüm sürprizini, heyecanını ve eğlencesini yitirmiş bir etkinlik olur.
Oysa futbol "oyun" olmaya ve "oyun" kalmaya devam etmelidir.
Bunun için her yaşın futbolu o yaşın ideal futboludur.

10-12 yaşın "top ve çocuk" arasındaki ilişkilerde yaratıcılığa açık, farklılık peşinde koşulan ve yeni keşifler yapılan, özgür ve bağımsız futbolunu 8-9 yaşlarda yüklemeye ve dayatmaya çalışırsanız 10-12 yaşın tüm güzelliklerini ve sürprizlerini bitirmiş oluruz.

13-15 yaşta artık "futbolcu" olunacağının kesinleşmeye ve gözlenmeye başladığı, sahaya adapte olunduğu daha bir sistematik futbolunu 10-12 yaşta verir ve dayatmaya çalışırsak 13-15 yaş futbolunu önlemiş ve engellemiş oluruz.

16-18 yaş futbolun taktiği ya da "taktik futbolu" 13-15 yaşa yedirmeye ve biçimlemeye çalışırsak, 13-15 yaşın sahaya adaptasyonunu, bölge oyununu, bölgesel oyun yeterliliği motivasyonunu, bölgesel oyun oynama isteğini ve arkadaşları arasındaki bağlantı kurmanın gereğini keşfetmeyi engellemiş oluruz.

Bu işler böyledir.
Gelişim ve eğitim psikolojisi birbirine paraleldir.
Gelişmeden eğitmek demek, gereğinden önce eğitmek ve sonuç beklemek demektir.
Zamanı gelmeden olmaz. Olsa da verimli olmaz.
Çocuklar badem ağaçları gibidirler.
Erken çiçek açmaya eğilimlidirler. Bu bizi aldatmasın.
Badem ağaçlarını çoğu kez ayaz vurur, kavurur.
Çocukları öne çıkan bazı bedensel ve motor özellikleri nedeniyle bir sonraki dönemim futboluna yönlendirmek, onları badem ağacı gibi erken açmasına neden olmak gibidir.
Bu işlerin şakası ve deneyi olmaz.
Çocuklar zarar görür.
En büyük zarar da genellikle futbollarının daha da gelişecek olmasının engellenmiş olmasıdır. Çünkü zamanı gelmeden daha zorlu işlere zorlamak gelişimi yavaşlatır ve bazı durumlarda tamamen durdurur.

EĞİTİM ve HATA İLİŞKİSİ ÜZERİNE


EĞİTİM HİÇ HATA YAPMAYAN KİŞİ YETİŞTİRME PEŞİNDE VE AMACINDA OLAN BİR İŞ DEĞİLDİR

Hatasızlık diye bir şey olmaz.
Dolayısıyla eğitim hatasızlık peşinde olamaz.
Hayatta ve hayata dair yapılan işlerde önemli olan aynı hataları tekrar yapmamaktır.
İşte eğitim denen şey aynı hataları yapmamayı sağlama işidir.
Eğitim kişilerde hatasızlık yaratmayı ve sağlamayı amaçlamaz.

Futbol eğitimi de çocuklarda ve gençlerde oyunda hata yapmamalarını sağlayacak bir amaç üzerine inşa edilmez.
Ama eğitim aynı koşullarda, aynı durumlarda ve aynı ortamlarda, aynı hatayı tekrar etmemeyi sağlamayı amaçlar.
Bunu sağlayamayan süreçlerde eğitimden söz edilemez.

Ama;
Hataların yeni, yani orijinal olması bir sorun değildir.
Hatta iyi bir şeydir.
Çünkü yeni ve orijinal hata demek, yeni ve orijinal bir şeyin peşinde olmak demektir.

Arayış varsa, hata olacaktır.
Çünkü arayış demek farklılık peşinde olmak demektir.
Farklılık peşinde olmak yeni deneyimler ve yeni durumlar ile karşılaşma demektir.
Eğitim ve hata ilişkisine bu gözle bakmakta büyük fayda vardır.
Dolayısıyla çocuklarımızın ve gençlerimizin yaptıkları hatalara iyi bakmakta fayda var.

Eğer çocuklarımızın ve gençlerimizin yaptıkları hatalar, daha önce de yaptıkları hataların aynısı ise orada bir sorun var demektir.
Bu durumda önce eğitim, sonra eğitici ve sonra da çocuk sorgulanmalıdır.
Ama hata yeni ve orijinal bir hata ise, merak edilecek bir şey yok demektir.
Hatta iyi bir şey var demektir.
Çünkü çocuk ve genç farklı bir şeyin peşinde demektir.

ALTYAPI EĞİTİM SÜRECİ VE MÜSABAKALAR


1.
Müsabakalar (maçlar) en çok tartışma konusu olan faaliyetlerdendir.

Çünkü müsabaka deyince ilk akla gelen şey yarışma, kazanma, kaybetme ve acımasızlık gibi şeyler olmaktadır.
Müsabakaları amaç ve içerik açısından çeşitlendirmek gerekirse,

Müsabakalar;
1. Eğlence amaçlı,
2. Gelişim amaçlı,
3. Değerlendirme amaçlı,
4. Kıyaslama amaçlı,
5. Seçme amaçlı
olmak üzere çeşitlendirilebilirler.

Müsabaka dediğimiz şey her yaş döneminde o yaşın gelişim düzeyine göre ve gelişim düzeylerinin elverdiği ölçüde gerçekleşiyor ve isteniyorsa mesele yok demektir.

Altyapılarda temel altyapı, gelişim altyapı ve performans altyapı dönem ve evrelerinde eğlence ve gelişim amaçlı müsabakalardan başlamak üzere başlayan süreç kıyaslama ve seçme (performans) amaçlı müsabakalara kadar devam etmesi gereken bir süreçtir.

Ancak çok erken yaşlarda ağırlıklı olarak kıyaslama ve performans amaçlı müsabakaları önemsemek ve ağırlıklı olarak bu tür müsabakalardan oluşan bir süreci tercih etmek çocukların kendilerini fark etmelerini, yaratıcılıklarını ve geliştirme arayışlarını ve deneyimlerini yok eder. Yetersizlik duygusu oluşturur.
Müsabaka her yerde vardır.

Ama önemli olan müsabakaların gelişmeyi ve geliştirmeyi amaçlayan bir içerik ve amaç taşımasıdır.
Altyapıların var olma nedeni gelişmek ve geliştirmektir. O halde şampiyon olma ve sonuç odaklı müsabakalar yerine süreç odaklı gelişimi amaçlayan müsabakaları önemsemeli ve tercih etmeliyiz.

Her müsabakayı bir eğitim uygulamasına dönüştürmek ve her seferinde biraz daha iyi olmanın yollarını aramak ve müsabakaları da bu gözle görmek altyapı sürecinin gereklerindendir.

2.
ALTYAPI EĞİTİM SÜREÇLERİNDE "MÜSABAKAYI OYUN", "OYUNU MÜSABAKA" HALİNE GETİRMEK, GELİŞTİRMEK İÇİN ŞARTTIR.

Müsabakaları "oyun" olmaktan çıkarıp sonuç odaklı maçlar haline getirdiğimizde orada "eğitim" biter.
Eğitimin yerini kazanmak için güçlü olmak ihtiyacı alır.
Bu da bizi altyapılarda teknik ve taktik beceri gelişiminden, bedensel gelişim ihtiyacına götürür ki; en büyük derdimiz ve sorunumuz budur.

Müsabakalar öncelikle oyundur.
Oyunlar kendi içinde ve kendine has müsabakalardır zaten.
Oyunun kendine has müsabaka özelliği altyapılar için yeterlidir.
Altyapılarda oyun müsabaka, müsabaka da oyundur.
Öyle olmalıdır.
Kasmadan, germeden, baskılamadan gerçekleşen "oyunsal müsabakalar" ya da "müsabaka oyunları" geliştirir ve daha iyi hale getirir.

Altyapılarda müsabakalar amaç değil, müsabakalar sonunda şampiyon olmak hedef değildir.
Altyapılarda müsabakalar eğitim faaliyeti, sezon veya dönem sonunda ortaya çıkacak gelişim düzeyi hedeftir.

Çocukları ve Gençleri Hayata Hazırlamak


ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ HAYATA HAZIRLAMAK, HAYATI ZORLAŞTIRARAK DEĞİL,
HAYATI ONLARIN TAŞIYABİLECEKLERİ HALE GETİREREK MÜMKÜN VE DOĞRUDUR.

Çocukları ve gençleri hayatın zorlukları ile bir an önce karşılaştırmak onları hayata hazırlamaz.
Onları yorar, yabancılaştırır, yetersizlik duygusuna neden olur, bunaltır, olumsuz ve kavgacı yapar.
Çocukları ve gençleri hayata hazırlamak demek, onları baş edebilecekleri ve üstesinden gelebilecekleri görev ve sorumluluk vermek demektir.
Fazlası hayata hazırlamaz. Hayattan koparır.

Futbol hayatı da böyledir.
Çocukları ve gençleri en başından başlayarak gelişim çağının sonuna kadar teknik, taktik ve kondisyonel açıdan yerine getiremeyecekleri iş ve görevler ile savaş haline sokulmuş müsabaka ortamlarına sokmak onları "iyi futbolcu" yapmaz.
Ya sıradan futbolcu yapar, ya egoist futbolcu yapar ya da futboldan uzaklaştırır.

Eğer hayatın zorlukları ile çocuk yaşta karşılaşanlar çok başarılı insanlar olsalardı, anasız, babasız büyüyen ya da terk edilmiş insanlar ilerleyen yaşamalarında çok başarılı ve çok mutlu insanlar olurlardı.
Ama ne yazık ki genel olarak öyle değildir..

Onun içindir ki;
ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ HAYATIN ACIMASIZLIĞI İLE KARŞILAŞTIRARAK EĞİTMEYİ DÜŞÜNMEK YERİNE, HAYATI ACIMASIZ OLMAKTAN ÇIKARMAK DAHA DOĞRU VE DAHA GERÇEKÇİ BİR DÜŞÜNCE VE TAVIRDIR.

Futbolu da buna göre uyarlarsak, çocukları ve gençleri futbolun acımasızlığı ile karşılaştırarak eğitmek yerine futbolu acımasız olmaktan çıkarmak gerekir.

GELİŞİM LİGLERİ, ALTYAPI MÜSABAKALARI

GELİŞİM LİGLERİ, ALTYAPI MÜSABAKALARI VE GENEL OLARAK FARKLI SKOR İLE BİTEN MÜSABAKALAR BİZE BİR ŞEYLER SÖYLER.

Çocuk veya gençlerin müsabakasında, maçın sonucu skor olarak "hezimet" diye tanımlanan şekillerde bitiyorsa, orada eğitim ve gelişim adına bir süreç ve bir müsabakadan söz etmek mümkün değildir.

Birincisi altyapı eğitimi ile ilgili gelişim liglerinde "hezimet" diye bir kavram, düşünce olmaz, olmamalıdır.
İkincisi eğer çok farklı skorlar ile biten müsabakalar varsa bu altyapılar adına bir fırsat eşitsizliğinin ve imkan yokluğunun göstergelerinden birisidir. Fırsat ve imkan eşitsizliği ilgili kurum ve kuruluşların ayıbıdır.

Üçüncüsü 5-0 veya benzeri skorlardan tutunuz 10-0 veya benzeri skorlar ile biten müsabakalar, skoru elde edenleri geliştirmeyeceği gibi, kaybedenlerin deneyim elde etmeleri ile sonuçlanmaz. Bu tür müsabakalar her iki takımda yer alanlar için bireysel farkındalıklar açısından gereksiz ve olumsuz duygu ve düşünceler oluşturulmasına neden olur.

Ve dördüncüsü, eğer bir maçın skoru çok farklı bitiyorsa orada müsabakadan söz edilemez. Farklı sonuç elde eden takım iyi oynadığı için değil, karşısında takım olmadığı için kazanmış demektir.

Rekabetçi Eğitim Anlayışı


SPOR EĞİTİMİNDE "REKABETÇİ ANLAYIŞ" SANILDIĞI VE SÖYLENDİĞİ GİBİ "GELİŞTİREN" ve "GELİŞİME NEDEN OLAN" BİR ANLAYIŞ DEĞİLDİR.

Eğer eğitim içeriğinizi ve anlayışınızı "diğerinden daha iyi olma"ya dayalı rekabet etmek gereği üzerine kurarsanız, elinizde kalanlar en iyi olanlar ve olacaklar değil, "en güçlüler ve en duyarsızlar" olur.

En güçlü ve en duyarsız olanların "en iyi" olduklarını ise asla bilemezsiniz.
Çünkü ilerleyen süreçte en iyi olma olasılığı olanlar çoktan elenmiş veya beğenilmemiş ve gönderilmiş olanlar olabilecektir.

Çünkü gelişim denilen süreç devam ediyorken, öğrenme denilen süreç ise hiç bitmiyor iken "rekabet" ettirilerek kaybedenler ile "kazananların" en iyi ya da en kötü oldukların değerlendirmesi aslında bir felakettir.
Oysa insanların en iyi olabilmeleri için deneyim yaşamaya ihtiyaçları vardır.

Rekabet ise iyi olmak için gerekli olan süreci ve deneyim yaşamayı engelleyen veya sona erdiren bir ortam yaratır.
Çocuklar ve gençler rekabete dayalı olarak gelişmezler, sadece birbirlerine üstünlük kurmayı öğrenirler.

Birbirlerine üstünlük kurma çabasının kişileri geliştirdiği sanılır. O bir anlık ya da bir süreçlik yanılsamadır. Çünkü üstünlük kuranın tek bir özelliği ile öne çıkmış olmasının bir sonucudur.
Bu gelişimin bir göstergesi değildir. Hele hele hedefe yönelik bir gelişim göstergesi hiç değildir.
Gelişmiş olmak giderek artan ve artarak sürdürülen özellikler ve özelliklerdeki değişim demektir.
İşte rekabet bunu engeller. Çünkü üstünlük kurmada kullanılan o tek özellik başatlaşır. Yani o özellik tek ve biricik önemli özellik olur.
Başatlaşan özellik ise giderek tek dayanak ve tek gösterge haline gelir. Bu ilerleyen eğitim ve performans sürecinde fakirleşme, sığlaşma, yetersiz kalmaya neden olur.
Kendisine karşı üstünlük kurulan ise zaten tükenmiş veya tüketilmiş demektir.
Dolayısıyla her ikisi için de gelişim sonlandırılmış demektir.

Rekabet ne yazık ki işte budur.
Futbol eğitimi sürecine hiç bu gözle baktınız mı?
Lütfen bakınız.

Gelişmeye açık ne çok çocuk ve genç yitirdiğimizi ve kazandığımızı sandığımız ne kadar gencin aslında özellikli oyuncular olmadıklarını gördüğümüzde rekabetin öyle sanıldığı gibi geliştiren bir şey olmadığı aklımıza gelsin.
Rekabet eşitlerin olduğu ortamlarda ve performans sürecinde anlamlı ve gerekli olabilir.

OYUN ALANLARININ YAPISI VE UYARAN İLİŞKİSİ

Oyun alanlarındaki, kazaya sebep olma olasılığı olan nesnelerin kaldırılmasına yönelik eğilim, diğer bir açıdan bakıldığında çocukların sab...