28 Ara 2017

FUTBOLDA ALTYAPIÜSTYAPI İLİŞKİSİ VE İŞLEYİŞİ; ALMANYA MODELİ


Almanya'da altyapılardanüstyapılara doğru oyuncu gelişimi ve seçimine ilişkin futbol işleyiş modeliniilgili kişiler biliyor olabilir. Bu yazı daha çok futbolcu gelişim modeli temelinden hareketle söz konusu modeli irdelemeye çalışmayı amaçlamaktadır.
Almanya modeline ilişkin ilk önce söylenmesi gereken asıl işleyiş şudur; İlgili ve istekli tüm çocukların “toplumcu yaklaşım modeli” temelinde istediği spor dalının temel eğitimini alması sağlanmıştır. Yani ülke spor modeli öncelikle “kulüp spor modeli” olarak belirlenmiş ve ulusal anlamda asıl iş neredeyse tüm çocukların spor ile buluşmaları hedeflenmiştir.
Okullar ise genel olarak sağlıklı gelişim amaçlı beden eğitimi faaliyetleri çerçevesinde ama daha çok da rekreasyonelolarak cimnastik, yüzme, atletizm ve oyunları kapsayan ve bunlar ile ilgili gün/zaman dilimleri ayrılmış şekilde yürütülmektedir.
Sportif gelişim, yarışma ve performans sporu bağlamında iş ve işlerin yürütülmesi ise ilgili federasyon ve kulüpler işbirliği ile yerelden/tabandan ulusala/tavana doğru bir süreç kurumsallaştırılacak şekilde organize edilmiştir.
Almanya modeli sadece futbolda değil, tüm spor dallarında yerel ve mahalli spor kulüplerini önemli veişlevsel kılmış, bu anlamdaki yasal düzenlemeler kulüplerin örgütlenmesi bu amaçla görev ve sorumluluklar ile düzenlemiştir.
Bu yazı Almanya Modeline övgüler düzmek ve bu anlamda Almanya’ya bir kutsiyet atfetmekten ziyade bir model oluşturarak o modeli doğru ve düzgün bir şekilde işletmenin sonuçlarına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
Spor ve eğitim kurumlarının hem “toplumcu” bir anlayışın mutlak olduğu bir modelden hareket ederek, hem de sporun ve özellikle ticarileştirilmiş futbolun gereklerini yerine getirmede karar verilmiş bir eğitim ve işletim modelinin eksiksiz, olabildiğince eşitlikçi ve sistematik olarak hayata geçirmenin önemi büyüktür.

Sondan başlayarak modelin işleyişi;
Aşağıda Almanya'nın haritasını ve yanında da Almanya'nın bir eyaleti (bölgesi) olan Bavyera eyaletinin haritasını görmektesiniz.
Sadece Bavyera haritası üzerinden bakarak tüm Almanya'daki futbol organizasyonunun nasıl kurgulandığı ve çalıştırıldığı düşünüldüğünde ortaya ne kadar muhteşem bir işleyişin çıktığını anlamak hiç zor olmasa gerek.
Bavyera bölgesi haritasında yeşil, kırmızı ve mavi renk ile belirlenmiş futbol ile ilgili eğitim merkezleri görülmektedir.
Öncelikle söz konusu yeşil kırmızı ve mavi renkler ile işaretlenen merkezlerin özetle ne olduklarına bakalım.

1.Yeşil renk ile gösterilen merkezler:"Belirli ölçüde beceri sahibi olan ve gelişime açık olarak değerlendirilen çocukların davet edildiği ilk merkezler" olarak ifade edebileceğimiz eğitim merkezleridir.
Futbol Federasyonun görev ve sorumluluk alanına giren semt takımlarındaki çocukların yine federasyon ilgili kurum ve kişilerince seçilenlerin haftada bir kez federasyon himayesi ve gözetiminde eğitime tabi tutuldukları daha doğrusu izlendikleri ve takibe alındıkları merkezlerdir.
Bu merkezlerde U12 - U17 yaş arası tüm yas guruplarından ortalama 20 kişi seçilerek merkeze çağrılmaktadır.
Bir anlamda bu eğitim merkezleri yetenek taramaları sonucu belirlenenlerin diğer daha üst merkezlere yönlendirileceği yerlerdir.

2. Kırmızı renk ile gösterilen merkezler:"Performans yönelik eğitim merkezleri"
Futbol Federasyonun görev ve sorumluk alanına giren "Performans Eğitim Merkezleri" semt takımlarından ilk geçiş yapılmış olan yeşil renk ile gösterilen "becerikliler" arasından en iyilerinin davet edildiği ya da geçiş yaptığı eğitim merkezleridir.
Çocuklar bu merkezlerde daha fazla çalışmaya ve gelişmeye yönelik eğitime tabi tutulmaktadırlar. Çocuklar performans eğitim merkezlerinden tekrar geriye yani becerikliler merkezine dönebilirler. Bu iki merkez arasında gösterilen gelişmeye göre değerlendirmeler ışığında geçişler devam etmektedir. Bu merkezlerde haftalık çalışma sayısı fazladır.

3. Mavi renk ile gösterilen merkezler;"Akademiler"
AkademilerBundesliga kulüpleri tarafından yönetilmektedirler.Amatör takımların akademi açması veya eğitimi vermesi mümkün değildir.Tam gün mesai yapılan kurum olan akademiler, yatılı birimleri olan, okul eğitimi ve okul sonrası futbol çalışmalarının planlandığı ve organize edildiği niteliğe sahiptirler.Akademilere giren ya da seçilen çocukların profesyonel futbolcu olma ihtimalleri neredeyse yüzde yüz demektir.
Akademiye seçilen çocukların U12 - U19 a kadar tüm verileri, test sonuçları ve diğer istatistik bilgileri federasyon tarafından kayıt altına alınarak 16 eyalet arasında değerlendirilmektedir.
Sonunda milli takım havuzu oluşturulmuş oluyor.


Özetle Federasyon ve Bundesliga iki ayrı koldan, en alttan en üste kadar birbiri ile hem paralel hem de beraber aynı modeli uygulamaktadırlar.
Federasyon tüm Alman çocuklarını futbol ile buluştururken, Bundesliga takımları da öncelikle özel çocuklara yönelik yatırıma yani akademilere yatırım yapmaktadırlar.
Bundesliga takımları ise hem kendileri hem de doğal olarak mili takım için çalışmış olmaktadırlar.
Federasyon daha çok katılımı sağlarken, Kulüp daha çok eliti yakalama peşinde.
Bu arada alış verişler havuza oyuncu akışları sürekli kılınmış olmaktadır.
Almanya futbolunda altyapılardan üst yapılara organizasyon ve işleyiş modelinde asıl önemli iş, olabildiğince çok sayıda çocuğa ulaşan bir sistem kurulmuş olmasıdır.
Bu sistemin ilk ve en önemli halkası semt takımlarıdır.
Almanya'da semt takımları;
1. Hem yasa gereği sosyal devlet anlayışının bir ilkesi olarak "her çocuğun spora katılma ve spor yapma hakkını" sağlamak açısından düşünülmüş ve programlanmış bir yapılardır.
2. Hem de çocukları futbol ile buluşturmanın yanı sıra üst yapılara doğru planlanmış olan federasyon kontrolündeki eğitim merkezlerine ve kulüp akademilerine yönlendirildikleri yerlerdir.
Semt takımları her semtte mevcut olup, o semtte ikamet eden her ailenin çocuğunu kabul etmek zorunda olan takımlardır. Üyelik sistemi ile çalışan bu takımlara çok az oranda bir aidat ödenmekte olup, üye kabul edilmemesi gibi bir durum asla söz konusu değildir.
Burada ilerleyen süreçlerde tüm yaş gruplarında eğitime kesintisiz sonuna kadar devam edilmektedir. Gerektiğinde aynı yaş gruplarında seviye grupları yapılmaktadır. Hiç bir başka merkeze gidememek veya gitmemek sizin amatör bir futbol eğimi almanıza ve semt takımının en üst kategorisinde oynamanıza engel değildir.
Semt takımlarından birinci bölümde sözünü ettiğimiz federasyon kontrolündeki “yeteneklilerin davet edildiği ilk eğitim merkezlerine" veya oradan da “performans merkezlerine” ya da kulüp “akademilerine” geçişler gerçekleşmektedir.
Özetle semt takımları futbol pramidinin en altında yer alan çok geniş bir futbolcu adayı havuzudur.ilkokul çağındaki çocuklardan başlayarak her yaş kategorisinde futbol eğitimleri ve futbol ile buluşmalarını sağlayan bu sistem pramidin en altı ama ulusal modelde pramidin diğer aşamaları için tarama ve seçme merkezleri gibi de önemli bir işlevi de yerine getiriyor.
Semt takımları yine federasyon ile bağlantılı olarak futbolda altyapılardan üstyapılara doğru işleyişin en stratejik basamağını oluşturuyor..
Semt takımlarında, ilerleyen süreçlerde diğer eğitim merkezlerine yönlendirmede 12 yaş kritik derecede önemli bir yaş. Bu yaşlarda federasyon yetkileri eğitim süreci boyunca gerçekleştirdikleri taramalarında uygun gördükleri çocukları “ilk seçim merkezleri”ne yönlendiriyorlar.
Bu eğitim ve yönlendirme merkezlerinde uygun görülenlerin daha zor bir üst eğitim merkezlerine geçip geçemeyeceği bir süreç başlıyor. Haftada bir kez semt takımlarından bu merkeze gelen çocuklar, ayda bir kez federasyon tarafından denetlenerek her türlü testleri, gözlemleri yapılarak kayıt altına alınıyorlar.
Bu merkezlerde çalışan eğitimcilerin gelişmiş düzeyde federasyon çalıştırıcılık belgesi sahibi olmaları şart.
Uygun görülenler veya süreç içinde uygun düzeye ulaşanlar “perfomans merkezlerine” çıkarılıyor. Performans merkezleri zor bir aşama. Eğitim son derece önemli. Seviye yüksek. Bu merkezlerde eğitmenlerin UEFA A lisans belgesine sahip olmaları ön koşulu var.
12 yaş sonrasında çağrılan “ilk belirleme ve eğitim” merkezinden performans merkezine geçme başarısı gösterenler eğer gelişimini sürdüremezse tekrar geri gönderilme ve tekrar geri çağrılması mümkün olabiliyor. Çünkü performans merkezleri akademilerin eşiti olan federasyon eğitim merkezleri Bundan sonrası üst yapı aşaması.
Semt takımı, ilk seçim merkezleri, performans merkezlerinden bundesliga kulüp akademilerine geçişler de mümkün.
Ama akademiler 12 yaş sonrası eğitimlerini üstyapı aşamasına kadar kendileri veriyorlar.
Bu bakımdan semt takımları hem akademiler hem de federasyon eğitim merkezleri için özkaynak oluşturuyor ve sağlıyorlar.
12 yaş sonrasında tüm yaş kategorilerinde performans yaşına kadar eğitimlerine kendileri devam eden akademiler gençler ve yetişkinlerde düzeyi oldukça yüksek kalite düzeyine sahiptirler.
Burada eğitimci antrenörlerin UEFA prolisans sahibi olmaları gibi bir zorunluluk söz konusudur.
Aşağıdaki görselde bir semt takımının ne anlama geldiği ve nasıl bir öneme sahip olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir.


Söz konusu tesis Bavyera bölgesinde yer alan bir şehrin bir semtinde yer almakta ve ilgili bakanlığın ve Federasyonun katkıları ile işleyişini ve varlığını sürdürmektedir.
Söz konusu tesis bir spor kompleksi olup içinde futbol ile doğrudan ilgili 2 çim saha,1 yapay çim saha, 1 tane küçük yaş grupları sahası ve 2 tane spor salonu bulunmaktadır.
Yukarıda Almanya futbol modelini ifade ederken “akademilerin” sadece Bundesliga kulüpleri tarafından açılabiliyor ve sorumlulukların da bu kulüpler tarafından üstleniliyor olduğuna değinmiştik.
İşte bu kulüplerden birisi ve en önemlisi de bilindiği üzere Bayern Münih'tir. İşte Bayern Münih akademilerine yenilerini eklemeye devam ederken, var olanlarını güncelleyerek geliştirmeye de devam ediyor.
Bayern bundan kısa bir süre önce 2017 yılı için altyapılara tam 70 milyon Euro tahsis ettiğini açıklamış. Bu rakam Bayern'in yıllık gelirinin neredeyse yüzde 15'ine tekabül etmektedir ve altyapı için oldukça önemli bir rakamdır. Dahası bu tür kaynak aktarımları bir defaya mahsus gerçekleştirilen kalemler değildir.
Akademilerin önemini ve ne anlama geldiğini yine Almanya eğitim sisteminden örnekle açıklayalım;Almanya’da üniversiteye gidecek olan çocuklar/gençler genel olarak Gymnasium denilen okullara yönlendirilir. Bu okullara gidenlerin tamamı yükseköğrenime geçecek demektir. Çünkü bu okulların amacı tamamen yükseköğrenimdir. Öyle planlanmış ve bu tür çocukların kabul edildiği ve yönlendirildiği okullardır. (Bizdeki fen liseleri ile ilişkilendirebiliriz. Ama bizdeki işleyişte yönlendirme işi yoktur. Sınav ile seçme vardır) .
İşte altyapılarda akademiler de böyle bir işleve sahiptir.
Akademilere alınan veya seçilen ya da yönlendirilen bir çocuğun profesyonel futbolcu olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır.Çünkü tarama, seçim ve çalışma programları bu amaç doğrultusunda planlanmakta ve programlanmaktadır.
Son söz:Başlangıçlar önemlidir.Sonraki aşamalar, organizasyonlar ve işleyişler ise buna bağlı olarak doğru kurgulanır ve iyi işletilirse sonuçlar elbette mükemmel olmaktadır.

Bu yazı; https://indigodergisi.com/2017/10/futbolda-altyapi-ustyapi-almanya/ 2017 yılında yayınlanmıştır

27 Ara 2017

AÇIK VE KAPALI BECERİ ve ÖNEMİ


Açık beceride çevresel şartlar değişkendir. Yani futbolda pozisyon ve pozisyon ile ilgili yapılabilecek birden fazla seçenek söz konusudur.

Niçin? Çünkü futbolda ve oyunda pozisyonun her an değişme, şartların her an farklılaşması söz konusudur.
Rakibin davranışı hep aynı ve beklendiği gibi olmadığı gibi, topun hızı, açısı, hareketi de sürekli değişkendir.

Dolayısıyla işi yapan veya yapacak olan oyuncu önceden tasarlanmış ve belirlenmiş bir harekete yoğunlaşarak ve odaklanarak değişen koşullara ve farklılaşan pozisyona cevap veremez.
Bir hareketi yapmaya odaklanarak onu yapan ya gecikmiş olur ya da amaçsız kalır.

Oysa olması gereken duruma göre o an için yapılması gereken hareketi/beceriyi gerçekleştirebilmektir.

Özetle ve kısaca açık beceri oyun içinde oyunun her pozisyonu için ne gerekiyorsa onu yapabilme zenginliğine sahip olma ve uygulayabilme becerisidir.

Açık beceri konusu bu şekliye anlaşıldığında, açık beceri eğitimi uygulamalarını da hazırlamak haliyle kolaylaşacaktır.

Çocuğa topu yuvarladığınızda onun topu kontrol edip ayak içi ile size göndereceğini bilmesi ve buna odaklanması ve bunu yapması, bunu en iyi yapması ve hatta bunu mükemmel yapması bir kapalı beceri örneğidir.

Ama topun nereden, ne zaman, hangi hızla ve açıyla geleceğini bilmeden gelen topa göre beceri sergileyecek olması açık beceridir.

Örneğin; Aniden geri dönüş, ve geriye döndüğünde kendisine yaklaşmış ve geçmekte kişiye karşı savunma davranışı (ne yapacağı tasarlanmadığı için) açık beceri uygulamasıdır.

Rakip savunma davranışlarını sürekli değiştirerek planladığın uygulamalar top ayağında olan hücum oyuncusu için açık beceri uygulamalarına girer.

Hücum oyuncuların sürekli ve her seferinde farklı hücum davranışları sergiliyor olmaları karşısında savunma davranışlarının sürekli farklılaşması açık beceri uygulamalarıdır.

ÖNEMLİ;
Bu durumda "Açık beceri" belli bir yaş düzeyinden sonra daha mı kolay uygulanabilir sorusunun cevabı evettir.
Ama
"Açık beceri" her yaş düzeyinde o yaşın gerçekleştirebileceği düzeyde olmak zorundadır.

Çünkü başka türlü "yaratıcılık" ve "program değiştirme dediğimiz gereken anda gereken şeyin gerçekleştirilmesi) özellikleri asla gelişmez.

Örneğin 8 yaşında bir çocuğun topu ayakla bir yerden bir yere taşımasını (top sürmeyi) önüne çıkan ani engeller ile değiştirmeye ve o engellere takılmadan devam ettirmesi açık beceri uygulamasıdır.

Açık beceriler için eğitsel oyunlar ve oyunlar en doğal uygulama yöntemleridir.

Kapalı beceriler hareketleri beceri düzeyinde gerçekleştirmede, açık beceriler ise beceri düzeyindeki hareketleri koşullara göre gerçekleştirmede ve hareketleri farklılaştırmada önemlidir.

23 Ara 2017

DAVRANIŞ AYNADIR

BİZ ÇOCUKLARA NASIL DAVRANIRSAK ONLAR DA BÜYÜK OLDUKLARINDA ÇOCUKLARA BİZİM ONLARA DAVRANDIĞIMIZ GİBİ DAVRANIRLAR.

Biz ebeveynler, öğretmenler ve antrenörler çocuğa bağırır, onu aşağılar ve onun kendini değersiz hissetmesine neden olursak,
o'da bize bağırır, bizi aşağılar ve bizim kendimizi değersiz hissetmemize neden olur. Ama biz bunu duymaz, görmez ve hissetmeyiz... Çünkü bunun hemen bu şekilde vermez.

Ta ki bağırdığımız, aşağıladığımız ve kendisini değersiz hissetmesine neden olduğumuz o çocuk, büyüyüp de başka bir çocuğa bizim ona yaptıklarımızın aynısını yapmaya başladığı zamana kadar.

Bir çocuğun yetişkin olduğunda onun tüm davranışları çocukken bizlerin ona yaşattıklarının toplamından ibarettir.

Unutmayalım;
Biz çocuklara nasıl davranırsak, o çocuklar da büyüdüklerinde başka çocuklara öyle davranırlar.

Üst yapılarda oynayan futbolcuların çoğu zaman olumsuz, çirkin, düzeysiz ve kalitesiz davranışlarını gördüğümüz zaman aklımıza bu gelmeli...

Muhtemelen her türlü olumsuzluğu yaşayarak bir noktaya gelen insanlar yaşadıkları olumsuzlukları yaşatırlar.. Bu böyledir..

Tarla nasıl işlenirse, ürün işlenildiği kadar olur...

EĞİTİMDE ÖZGÜR OLMAK MI? BAĞIMSIZ OLMAK MI?

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİR BİLGİNİN YANLIŞ ANLAŞILMASI ÜZERİNE...

"Çocuklar olabildiğince özgür olmalı" ifadesi genel anlamda doğru bir ifadedir. Ancak bu ifade yanlış anlaşılmakta ve özellikle ebeveynlerin bir kısmı tarafından yanlış uygulamalara neden olmaktadır.

Çocuklar olabildiğince özgür olmalıdır ifadesi, çocuklar istedikleri her şeyi yapabilmelidirler anlamına gelen bir ifade değildir.

Esasında ifadede kast edilen şey de bu değildir.

Asıl doğru olan ve bizim bir türlü başaramadığımız doğru şudur;
Çocuklar yaş düzeylerine uygun olarak ve belli kurallar ve ilkeler doğrultusunda yapmaları gereken şeyler konusunda "bağımsız" olmalıdırlar.

Çocukları özgür kılmak demek, onları işleri konusunda bağımsız kılmak demektir.

Toplumsal olarak, gerek ailede ve gerekse okulda ve spor kulüplerinde kaçırdığımız nokta tam olarak budur.
Özgürlüğü doğru anlamamak ve daha önemlisi bağımsızlık konusunda yeterince özen ve dikkat göstermemek.

Oysa çocuklar özgür kalarak değil, bir işi bağımsız yaparak gelişirler.

Bağımsızlık yeterli olmayı, ilkesiz ve kuralsız özgürlük ise başı boşluğu ve sorumsuzluğu getirir.

Çocuklarımızın ilerde kendi başlarına kaldıklarında şaşırmaların istemiyorsak, sporcu adaylarımızın gelecekte kendine güven duyan, yaratıcı ve becerileri yüksek oyuncular olmalarını istiyorsak, onlara ne yaparsan yap biçiminde değil, şunları dilediğin gibi yap demeyi ve uygulamaları buna göre planlamayı öğrenmeliyiz.

Avrupa ile en büyük farkımız işte tam olarak buradadır.

Sporda da olsun, eğitimin diğer alanlarında olsun kendi başına çözümleyerek başarmayı öğretemeyen toplumlar çok başarılı olamıyorlar maalesef.

Futbol altyapı eğitimlerinde sınırsız özgürlük değil, bağımsız iş yapabilme özgürlüğü gelişim açısından daha önemli ve daha değerlidir.

Profesyonel yaşamda ve üst yapılarda pozisyon üretmede ve yetersiz kalmaların ve alışılmış beceriler dışında problem çözücü olamayan futbolcuların nedeni, altyapı süreçlerindeki kuralsız özgürlükler ve bağımsız iş yapma konusundaki yetersizlikler ile yakından ilgilidir.

Son söz;
Davranışlarda kuralsız ve sınırsız özgürlük mü geliştirir?
Bağımsız iş yapabilme davranışları mı geliştirir?

Özgürlük bağımsız olmayı sağlamaz..
Bağımsız iş yapabilme özgür olmayı sağlar.

FUTBOL SADECE FUTBOL ÖĞRETMEK DEĞİLDİR

SIMON KUPER'İN DEDİĞİ GİBİ EĞER "FUTBOL SADECE FUTBOL DEĞİLSE",

BU DURUMDA FUTBOL ÖĞRETMEK DE SADECE FUTBOL ÖĞRETMEK OLMAMALIDIR.

Futbol öğretmek, kendine güvenmeyi öğretmektir.

Futbol öğretmek, karşısındakine saygı duymayı öğretmektir.

Futbol öğretmek, beraber olmayı, kolektif üretmeyi öğretmektir.

Futbol öğretmek, ilkelere, kurallara, teamüllere uygun davranmayı öğretmektir.

Futbol öğretmek, mutlu olmayı öğretmektir.

Futbol öğretmek, kendini futbol dışında bir uğraş ile ifade edebilmeyi öğretmektir.

Futbol öğretmek, sempatik olmanın önemini ve değerini algılamayı öğretmektir.

Futbol öğretmek, empati yapabilmeyi öğretmektir.

Futbol öğretmek, doğaya, hayvanlara sevgiyi ve saygıyı öğretmektir.

Futbol öğretmek daha birçok şey öğretmektir..

Özetle futbol öğreten antrenör, aynı zamanda iyi bir öğretmen, iyi bir insan, iyi bir baba, iyi bir vatandaş, iyi bir yetişkin olmak zorundadır.

Futbolu geliştiren şey insandır.
İnsan geliştikçe futbol da gelişir.

Bilgi, beceri, ahlak, değerler, düşünce, felsefe ve duygu geliştikçe futbol da gelişir.

Futbolu iyi olan, çok iyi olan ve mükemmel olan toplumlara bakınız.
Toplumsal gelişmişlikleri ile futbolları arasında mutlaka bir ilişki görürsünüz.

AİLELER, VELİLİLER VE ÇOCUKLAR

Bir ailenin fertlerine bakın, onlarda çocuklarının geleceğini görürsünüz.
Ya da çocuklara bakın, o çocuklarda ailelerinin fotoğrafını görebilirsiniz.

Özetle aileler neyse çocukları odur.
Çocuklar ne olacak ve nasıl olacaksa büyük ihtimalle ailesindeki fertler gibi olacaktır.

Bu durumda ailelerin kalitesi, düzeyi, eğitim yapıları, hayatı algılayışları geleceğimizi teslim edeceğimiz nesli belirlemektedir.

Biz bazen istediğimiz kadar çocuklara "iyi" eğitim verelim.
O eğitimin hayati olması öncelikle aileye ve çevreye bağlıdır.

Aileyi ve çevreyi yani yaşanılan dünyayı düzenlemediğimiz sürece o dünyanın içinde iyi şeyle üretilmesi çok mümkün olamaz.

Altyapı eğitim süreçlerinde özellikle başta futbol olmak üzere ailelerin çocukları ile, kulüp ile, antrenörler ile ilişkileri çoğu zaman sıkıntı yaratacak boyutlardadır.

Bu biraz da ailelerin içinde bulunduğu toplumsal yapı, toplumsal tabaka ve futbol kültürü ile ilgili bir yansımadır.

Aileler çoğu zaman antrenörden, kulüpten şikayetçidirler. Bunun nedenlerini bu sayfada çok işledik.

Ama kulüpler ve antrenörler de bazı ailelerden çok şikayetçidirler. Özellikle futbol açısından daha ilgili görünen babalar bu konuda bazı sıkıntılara neden olmaktadırlar.

Örneğin;
Çocuklarına ilişkin aşırı koruyuculuk bunların başında gelmektedir.

Yine tam tersi aşırı duyarsızlık ve ilgisizlik de yanlış bir ebeveyn davranışıdır.

Futboldan anlıyor olmalarının getirdiği güvenle müdahaleci tavırlar sağlıksız ilişkilere neden olmaktadır.

Eğitim uzmanı gibi davranmaları, çocuklarına zarar verecek boyutlara ulaşan veliler vardır.

Daha kötüsü çocuklarını aşırı motive edip, onlardan yeteneklerinin çok üstünde beklentiye girmeleri çocuklarda gereksiz agresifliğe veya kaygıya neden olmaktadır.

Belli sayıda da olsa müsabakalarda hakemlere, antrenörlere karşı kaba davranan veliler, çocukları üzerinde davranış bozukluklarına yol açacak duygulara neden olabilmektedir.

Özetle; Bir toplumda bir işin çok iyi ve çok başarılı olması için o iş ile ilgili tüm aktörlerin de iyi ve başarılı olması gerekiyor.

Futbol yönetimi, antrenörü, velisi ve eğitimi aktörleri ile ilgili bir bütündür. Ayaklardan birisi eksikse problem çıkmaktadır.

Futbolda iyi olmak aile, kulüp, eğitim ve antrenör açılarından da iyi olmayı gerektirir.

YAŞ VE ÖZELLİK İLİŞKİSİ

HER YAŞIN ÖZELLİĞİ, O YAŞTA SERGİLENMELİDİR..
YANİ
HER YAŞ, YAŞINA UYGUN YAŞANMALIDIR...

Çocuklardan bazen biz büyükler gibi davranmalarını isterken,
bazen de "siz çocuksunuz, çocukluğunuzu bilin, her şeye burnunuzu sokmayın" diyen anne babalarız...

Peki bu durumda çocuklar ne yapsın?
Büyük gibi mi davransınlar?
Çocuk olarak mı kalsınlar?

Anne ve babalar ne zaman, nasıl isterlerse öyle olması gereken bir çocuk tipinden, ne tam çocuk ne de tam büyük olur.

Ortaya karmakarışık bir ruh hali olan ve yarını olmayan bir insan tipi çıkar.

Herkes yaşını ve yaşının özelliğini yaşamalıdır.

Tartışmasız doğru olan tek şey;
Herkesin her yaşta, o yaşın uyabileceği kuralları olan ama mutlaka yaşının özelliklerini sergileyebileceği bir hayatı yaşamaktır.

Gelişmek ne kuralsızlıktır ne de içinde bulunulan yaşın üstünde veya altında iş yapmaya çalışmak veya zorlanmaktır.

ASIL MESELEMİZ "MUTSUZLUKTUR"...

Mutlu çocuklar ve mutlu gençler her alanda daha başarılı olurlar.

Eğitimde de başarılı olmanın birinci koşulu "mutlu" olmaktır.
Eğitim alanlar ve eğitim erenleri ne kadar mutlu olurlarsa eğitim düzeyi o kadar artar.

Eğitimin düzeyi sadece eğitimin niceliği ve niteliği ile ilgili değil, eğitim aktörlerinin "mutlu" olup olmamalarıyla çok ilgilidir.

Verimi, başarıyı ve gelişimi doğrudan etkileyen şey "mutlu olmaktır".

Mutlu insanlar, yaptığı işi sever.
Mutlu öğretmenler öğretmekten zevk alır.
Mutlu antrenörler geliştirmekten keyif duyar.
Mutlu çocuklar ve gençler ise, öğrenmek ve gelişmekten kaçınmazlar. Dolayısıyla daha çok öğrenir ve daha çok gelişirler.

Dolayısıyla bu ülkenin her alandaki insanlarını önce mutlu olmalı ki, çalıştıkları alandaki işler de daha verimli olsun.

Bu ülkenin futbol gelişimi ve kalitesi mutlu çocuklar, mutlu gençler, mutlu antrenörler ile mümkündür.

Öncelik budur.
Mutlu olmanın ön koşulları ise değer görmek, muhtaç olmamak ve iş doyumu sağlamaktır.

Böyle olmadığı sürece futbol başta olmak üzere yaptığımız bütün işler "dostlar alışverişte görsün" diye veya kişisel tatmin peşinde koşmak için yapılır.
İkisi de sonuçları kötü olan iş üretme biçimidir.

Mutlu insanlar işini daha iyi, daha güzel yapmak peşindedirler.

Futbolumuzu kurtuluşu sadece tesis meselesi ve eğitim içeriği meselesi değildir. Asıl mesele futbol ile ilgili temel aktörlerin mutsuz olması meselesidir.

İKİ EĞİTİMCİ MODELİ

1) Mutsuz insanların bir işi mutlu olmak için yapmaları anlaşılabilir bir şeydir ama kabul edilebilir bir şey değildir. Mutlu olmak için yapılacak iş bireysel bir iş olabilir ama asla toplumsal ya da kamusal bir iş olamaz. Sonuçta ne yapıyorsa öncelikle kendisi için yapıyordur.

2) Asıl olması gereken ise ne iş olursa olsun iş yapan insanların mutlu insanlar olmasıdır.
Mutlu insanlar işi kendisi için değil, olması gerektiği için ve olması gerektiği şekilde yaparlar.

Birinci ifadedeki durumda kişi, kendini tatmin peşinde koşarken yanlış yapma ihtimali çok olan insandır. Ve çoğu zaman iş olması gereke biçimde değil, mutlu olmanın peşinde koşanın istediği gibi sonuçlanır.
Bu tür eğitimci tipi, eğitim ve eğitilenler açısından yarardan çok zararlı olabilirler.

İkinci ifadedeki yani olması gereken durumda ise kişi, mutlu olduğu ve işi kendisi için bir amaç görmediğinden işin gereklerine odaklanacak ve o gerekleri en iyi şekilde yapmayı seçecek olan eğitimcidir.
Bu tür bir eğitimci tipi eğitim ve eğitilenler açısından zararlı olma olasılığı yok denecek kadar az olan, ama yararlı olma olasılığı çok yüksek eğitimci tipidir.

NE KADAR VE NASIL ÇALIŞMALI?

PİYANO ÖĞRENCİSİNİN SORUSU, FAZIL SAYIN CEVABI... VE ALMAMIZ GEREKEN DERS...

Piyano öğrencisi Fazıl Say'a;
- Hocam "İyi bir virtüöz olmak için günde kaç saat çalışmalıyım" diye sorar.

Fazıl Say şu cevabı verir:
- "Sevdiğin kadar çalış, nefrete yönelmeyecek kadar."

BİRAZ AÇMAK VE SOMUT SONUÇLAR ÇIKARMAK GEREKİRSE;

İyi bir piyano virtüözü olmak için çok çalışmak elbette bir şarttır ama dahası çok çalışmak da iyi bir piyona virtüözü yapmaz insanı...

Buradan hareketle çok çalışmak iyi bir futbolcu olmak için gereklidir.
Ama kendini tüketecek kadar çok çalışarak iyi bir futbolcu da olunmaz.

Buradaki temel doğru ve ders, bir işi en iyi şekilde yapmak için çok çalışmak gerektiğidir.
Ama bu çok çalışmanın ön koşulları da vardır. Birincisi yeterince çalışmak, ikincisi amaçlı çalışmak, üçüncüsü konulu çalışmak, dördüncüsü ardışık/ilişkili çalışmak.. Ve beynini, bedenini ve ruhunu tüketmeden çalışmak.

Biliyoruz ki; Çocuklar okula 5 gün gider ve günde 6 derse girer çıkarlar.
Peki hepsi de aldıkları eğitim sayesinde iyi ve çok iyi yetişirler mi? Hayır.

Peki okula gitmeseler olur mu?
Olmaz.

O halde en iyi olmak ve iyi yetişmek için verimli çalışmaktır asıl olan.

Özellikle motor öğrenme dediğimiz bedenin kullanımı ile ilgili veya bedenle bir işi beceri haline dönüştürerek yapma işi için birincil koşul o işi sık yapmak ve çok yapmaktır.
Ama bunun tek bir ön koşulu bedeni veya bedenin bir bölümü ile ruhu tüketmemek, duyguyu yok etmemektir.

Bu da nereden bakarsanız bakın, futbolda altyapılar için yaş düzeyine uygun, amaçlı, konulu ve ardışık olarak yapılacak olan eğitim çalışmalarının haftada en az 4 gün ve ortalama birer saat olacak şekilde ama ideal anlamda ise aslında haftada 6 gün planlanması ve fakat kesinlikle bedensel, duygusal ve düşünsel açılardan taşınamayacak yük altına sokulmaksızın gerçekleştirilmesi en doğru olandır.

Unutulmaması gereken şey iş ne olursa olsun bir iş bedenle, düşünceyle ve duyguyla birlikte yapılır. Her üçü de yorulmamalı, tükenmemelidir.
Bir tanesi tükendiği veya yorulduğu an iş beceriye dönüşmez.

Az yetmez,
Usandırmayacak ve tüketmeyecek kadar çoktur olması gereken...

YILIK PLANLARA DAİR

YILLIK PLANLAR MANZARANIN UZAKTAN BİR FOTOĞRAFI AMA NET BİR FOTOĞRAFI GİBİDİR.

Çocuklar ve gençlerden gerçekleştirmelerini istediğimiz her şey, onların gerçekleştirmeleri gereken şeyler olmalıdır. Gerçekleştiremeyecekleri şeyler değil...

Bunun da yolu bellidir. Bu müfredat ve müfredat sonunda her yaş grubuna özgü bir yıllık süreç sonunda ulaşılması düzeyin önceden hedeflenerek yazılmasıdır.

Yıllık plan denilen şey bir yıl boyunca çalışmaların hangi ay ve hafta yapılacağını yazmak ve belirlemekten ibaret değildir.
O yıllık planın takvimsel olarak programlanmasıdır.

Yıllık plan dediğimiz, bir yıl boyunca yapılacak çalışmaların mevsimlere ve aylara göre programlanmasında asıl önemli iş o yılın ilk üç ayında, 6 ayında, 9 ayında ve sonunda hangi özelliklerin, becerilerin ne ölçüde kazandırılacağının ana başlıklar ile belirlenmesidir.

Bu belirlemenin yaş grubuna göre yıl sonunda düzey hedeflemesi yıllık palanın esasıdır.

Ayrıca yıllık planlar özellikle altyapılarda teknik, taktik ve kondisyon diye kaba, basit ve sıradan bir şekilde yazılması değildir.

Yaş grubuna göre tekniğin nasıl ve hangi boyutta, birçok algısal aktörün önem kazandığı şekliye tema olarak yazılmasıdır.

Bu hedeflenen kazanımların ne zaman, ne düzeyde ve nasıl gerçekleştirileceği ise aylık, haftalık ve günlük planların her birinde daha da detaylandırılarak planlanması ise uygulama içeriklerinin oluşturulması demektir.

Özetle yıllık plan bizler için yıl sonunda en genel anlamıyla futbol adına hangi hedeflere ulaşmamız gerektiğini gösteren en genel planlamadır. Yıllık eğitim sürecinin fotoğrafı demektir.

Uygulamaya dönük fotoğraflar ise aylık, haftalık ve elbette günlük giderek detaylandırılmış çalışma planlarıdır.

Yıllık plan bir manzaranın genel görünümüdür ama o manzarada bakıldığında görülebilecek esas özellik "şak" diye görülebilecek nitelikte olmalıdır.

MUTLU ÇOCUKLAR

"MUTLU ÇOCUK TOMOGRAFİLERİ" VE ÇIKARMAMIZ GEREKEN SONUÇ

Araştırmaya göre mutlu çocukların beyni daha çok gelişiyormuş.

Beyin taramaları gerçekleştirilen çocuklardan elde edilen veriler sevgi gören çocukların beyninin daha fazla geliştiğini ortaya koymuş.

Söz konusu çalışma beyin tomografilerinin incelenmesi ve yaşamlarının karşılaştırılması ile elde edilmiş bilgilere dayalı olarak gerçekleştirilmiş.

Tomografiler, Texas Çocuk Hastanesi Pediyatri Bölüm Başkanı Profesör Bruce Perry tarafından paylaşılarak söz konusu ilişki bulgu olarak sunulmuş...

Bunu niçin paylaştığımıza gelince;
Eğitimin her alanında eğer çocukların başarılı olmalarını istiyorsak, öncelikle onların "mutlu olmalarını" sağlamak zorunda olduğumuzu bilmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak içindir.

Daha önceki paylaşımlarda işledik.
Bizim ülke ve toplum olarak eğitenler ve eğitilenler olarak en büyük sorunumuz "mutsuzluktur".

Mutlu olmak
1. İlkesiz,
2. Kuralsız,
3, Şımarık,
4. Her istediği karşılanan,
5. Yüceltilmiş,
6. Ayrıcalıklı olmak veya kılınmak değildir.

Mutlu olmak küçük büyük, eğiten veya eğitilen ihtiyaçları karşılanmış olmak, eşit olmak, önem ve değer görmek, dikkate alınmak, yaşam için gereken rollere sahip olmak ve özetle insan ve çocuk hakları açısından sorun yaşamayan bir hayata sahip olmak demektir.

Onun içindir ki; Futbol altyapılarında öncelikli iş ve görev çocukların mutsuz olmalarını engellemektir.

Boy, pos, beceri, teknik peşinde koşmaktan önce bunların gelişimini sağlayacak olan mutsuzluğu gidermek veya en aza indirmek futbol altyapılarının esas müfredatını oluşturmalıdır.

Çünkü bu müfredat işlenmeden ve sağlanmadan bırakınız iyi futbolcu yetiştirmeyi sıradan özelliklere sahip insan yetiştirmek bile mümkün olamamaktadır.

YAPICI ELEŞTİRİ

YAPICI ELEŞTİRİ NEDİR? NASIL YAPILIR?

"Yapıcı eleştiri, başkaları tarafından üretilen herhangi bir işe/ürüne/fikre dair geçerli olan, iyi düşünülerek ve sağlam bir mantık süzgecinden geçirilerek üretilmiş, "Kendimiz eleştirdiğimiz kişinin yerinde olsak nasıl daha iyisini üretebilirdik?" sorusuna yanıt verebilecek şekilde kurgulanmış, hem olumlu hem de olumsuz görüşlerimizi aktaran, düşmanca bir yaklaşım yerine arkadaş canlısı bir tutum sergileyen, karşımızdaki kişinin bulunduğu pozisyonu daha iyi ve üstün bir seviyeye çekmek amacıyla sarf ettiğimiz, iş/ürün/fikir sahibine zamanlı, yerinde, açık bir şekilde, detaylı ve uygulanabilir olacak biçimde sunulan eleştirilerdir" (Kaynak: evrimağacı.com)

Bu durumda biz futbol severlerin, futbol eğitimcilerinin ve işi bir şekilde futbol ile ilgili olanların "yapıcı eleştiri" yapmadığımız veya yapamadığımız ortadadır.

Eleştirmek ve özellikle yapıcı eleştiri yapabilmek için öncelikle dürüst, içten, birikimli ve çalışkan olmak şarttır.

Özetle ve somut olarak;

1) Eleştiri, geçerli olmalıdır.
2) Eleştiri, mantık süzgecinden geçirilmiş olmalıdır.
3) Eleştiri, nasıl daha iyi yapılabileceğine dair düşünceler ve öneriler içermelidir.
4) Eleştiri, olumlu ve olumsuz taraflar içermelidir.
5) Eleştiri, düşmanlık değil, dostluk içermelidir.
6) Eleştiri, karşınızdakini daha iyi bir konuma çekmek amacıyla yapılmalıdır.
7) Eleştiri, zamanlı olmalıdır.
8) Eleştiri, yerinde olmalıdır.
9) Eleştiri, açık bir şekilde ifade edilmelidir.
10) Eleştiri, detaylı olmalıdır.
11) Eleştiri, uygulanabilir olmalıdır.

Şimdi eleştiri ve özellikle yapıcı eleştiri konusuna bu maddeler açısından bakıldığında, çoğumuzun bir başkasına yönelik ortaya koyduğumuz, ifade ettiğimiz veya yazdığımız şeylerin pek de eleştir ile ilgisi olmayan şeyler olduğu ortaya çıkmaktadır.

Olması gereken eleştiri ile çamur atmayı, hariçten gazel okumayı ve dedikodu yapmayı birbirine karıştırmamak gerek.

Ne zaman ki eleştiri konusundaki düzeyimiz ve kalitemiz artmıştır işte o zaman futbol konusunda da, insani gelişim konusunda da, bilimsellik konusunda da gelişmişiz demektir.

Ya da tam tersi, ne zaman ki futbol konusunda, insani gelişim konusunda ve bilimsellik konusunda düzeyimiz artmıştır eleştir düzeyi ve kalitemiz de artacaktır.

YATIRIM FELSEFESİ

YATIRIM İNSANA DEĞİL, İNSANLIĞA YAPILIR...

Bu felsefi yaklaşımı ve modeli futbola ilişkin felsefe ve model düzenlemesine dönüştürmek gerekirse,

YATIRIM FUTBOLCUYA DEĞİL, FUTBOLCU YETİŞTİRMEYE YAPILIR.

İnsanı önemsemek insana yönelmekle olur. İnsana yönelmek tek bir insana değil, topluma yönelmekle gerçekleşir.

Ekonomide, sağlıkta, eğitimde yatırın kişi ya da kişilere yapılmaz. Topluma yapılır. İnsan toplumda yetişir ve toplumda var olur çünkü.

Toplumsal düzen iyiyse, düzenliyse, güzelse, ilkeli ise, çalışkansa, dürüstse toplum da öyledir. Toplumu oluşturan insanlar da....

ÜRÜN MÜ? ÜRÜN YETİŞTİRME Mİ?

İYİ ÜRÜN ALMAK İÇİN ÜRÜNE DEĞİL, ÜRÜN YETİŞTİRMEYE YATIRIM YAPILIR.

İyi ürün yetiştirmek için ürüne yatırım yapılmaz.

Ürünün yetişmesini sağlayacak faktörlerin tümüne yatırım yapılır.

Örneğin iyi buğday, iyi sebze, iyi meyve yetiştirmek ve üretmek için önce uygun tarım arazisine sonra o arazinin kendine (tarlaya) yatırım yapılır.

Sonra o tarlanın uygun hale getirilmesine yatırım yapılır. Daha sonra ürünün yetişmesi için gereken diğer tüm faktörlere makine, işçilik, gübreleme, zirai mücadeleye vb. yatırım yapılır.

Dahası var.
Ürünün risklere karşı zarar görmemesi için korunup kollanmasına yatırım yapılır.

Ve sonunda ürünün değerlendirmesine, pazar ulaşımına ve sunumuna yatırım yapılır.

İşte bunların hepsinin toplamı ürüne yatırım yapmak demektir.

Ama... "Yoooo bunlara hiç gerek yok, hazır ürünümüzü alalım, keyfimize bakalım" demek de bir tür çözümdür.

Lakin bunun için korkunç gelir kaynaklarınızın veya bitmeyecek mirasınızın olması gerekir.
Aksi halde önce borçlanır sonra batarsınız.

Eğitimde çocuklara yatırım yapılmaz.
Eğitim ürünü üretmeye yatırım yapılır.
Eğitim ürünü "gelişim", eğitim ürünü üretmek ise geliştirmek demektir

Eğitimde gelişime ve geliştirmeye yatırım yapılır.

Gelişime ve geliştirmeye yatırım yapmak demek müfredata, okula, alanlara, araçlara, gereçlere, öğretmenlere, yatırım yapmak demektir.


Somutlarsak önce antrenörlere, alanlara, tesislere ve sisteme yatırım yapmadan ve bu yatırımı tüm topluma ulaşılabilir kılmadan futbolcu / ürün yetiştiremezsiniz.

Yetişse dahi devam ettiremezsiniz.
Uluslararası düzeyde rekabet edecek düzeylere taşıyamazsınız.

ÖZGÜVEN ve MEGALOMANİ

Bilindiği üzere kendine olan güven yani yeterlilik duygusu "özgüven" olarak tanımlanmaktadır.

Lakin özgüvenin gereğinden fazlası ve sınırlarının aşılması durumunda, artık bu bir özgüven değil, "özgüven sapması" diyebileceğimiz megalomani ve onun çeşitleri olan bazı duygusal sapkınlıklara dönüşebilmektedir.

Bunlar özetle ve genel hatlarıyla en basitinden en ağırına doğru;
1. Kendini beğenme,
2. Kendini farklı görme,
3. Kendini üstün görme ve
4. Kendine hayran olma
şeklinde bazı psikopatalojik olarak olarak ifade edilen "kişilik bozuklukları şeklinde gelişebilmektedir.

Özgüven duygusunun herkesi eşit olarak görme kuralı ve ilkesi içinde kendine güvenme açısında gerekli ve yararlı bir kişilik gelişimi özelliği olduğu gerçektir.

Kendini tanıma ve farkında olma özgüvenin yararlı sonuçlarından birisidir. Ama bu kendini tanıma ve farkında olma,başkalarından farklı olmaya dönüşmeye başladığında sağlıksız dönüşüm de başlamış demektir.

Veliler, öğretmenler ve antrenörler için çocuklarda özgüven oluşturmada kritik eşik, çocuğun kendine ayrıcalıklı muamele yapılmasını istemeye başlamasıdır.

Ayrıca arkadaşlarını küçümsemeye ve alay etmeye başlaması veya kendisinin sürekli baş aktör ve figür olmayı istemesi gibi davranışlar üzerinde durulması gereken konulardır.

Özgüvenli çocuklar, kişilikli olurlar.
Ama özgüven ile megalomani arasındaki sınırı belirleyecek olan öncelikle eğitimciler ve velilerin eşitlikçi tutum ve davranışlarıdır.

Kendi özelliklerinin farkında olmak demek kendini her açıdan üstün görmek demek değildir.
Çocuğa bu öğretilmelidir.

Hele takım sporlarında bu çok daha önemli bir konu olmaktadır....

GÖRSEL UYARAN VE FUTBOL EĞİTİMİ

FUTBOL GÖRSEL UYARANLARIN ALGILANMASI SONUCU OYNANAN BİR OYUNDUR...

GÖRSEL UYARANLARA DAYALI OYUNLAR İŞİTSEL VE DOKUNSAL UYARANLARA DAYALI EĞİTİM UYGULAMALARI İLE GELİŞTİRLEMEZ.

Futbol oyunu ve aslında işin içinde top olan tüm oyunlar görsel uyaran ve görsel uyaranların algılanması ve değerlendirilerek ne yapılmasına karar verilip, gereken hareketin/becerinin yapılmasına dayalı olarak gerçekleşirler.

Eğer bir spor veya bir oyun uyaran karakteri nasılsa, diğer tüm gerekli olan öğrenmeler ve becerileri o uyaran karakterinin gerektirdiği şekilde elde etmek yani kazanmak son derece önemlidir.

Eğer bir oyun işitsel karakterli ise duymaya dayalı olarak çalışılır ve geliştirilir.

Dokunmaya dayalı ise temasa dayalı çalışılır ve geliştirilir.

Görmeye ve gördüğü şeye göre davranmak gereğine dayalı tüm oyunlar, gördüğün şeyin ne olduğuna , nasıl olduğuna, nerede olduğuna ve ne zaman olduğuna dayalı olarak pozisyon almayı ve gereken beceriyi sergilemeyi gerektiren oyunlardır.

Özetle futbol rakibi ve özellikle de topu görerek ve gördüğü neznelerin konumu, hızı, zamanı, ve durumuna göre davranış ortaya koymayı gerektiren bir oyundur. O halde bu oyun ile ilgili olarak öncelikle hareket gelişimi ve eğitimlerinde, sonrasında temel teknik beceri ve eğitimlerinde, temel ve esas taltik beceri ve eğitimlerinde ve hatta biyomotor özelliklerin gelişimi ve eğitiminde sürekli durum, an, hız,değişikliği yaratmak ve yaratılan bu değişiklikleri görsel olarak algılanmasından sonra yapılmasını sağlayacak eğitim ortamları sağlamamız çok ama çok değerli olmaktadır.

Örneğin bir futbolcu düşünün. Çok iyi bir tekniğe sahip ama rakibin durumuna göre veya takım arkadaşının durumuna göre o an için gereken teknik beceriyi gerçekleştiremiyor.
Çünkü uyarana göre gerekenin yapılması boyutlu çalışmalardan mahrum kalmış.
Bu futbol eğitimi için tam anlamıyla bir felakettir.

İyi futbolcuları iyi analiz ediniz. Tümünün asıl özelliğinin topun ve rakibin o an için durumuna göre iyi davranış sergileyenler olduğunu görürsünüz.

Futbol temel eğitimine ilişkin tüm eğitim çalışmaları görsel uyaran vererek ve görsel uyaranlar ile kodlanarak yaptırılmalıdır. Bu özelliğin geliştirilmesi demek iyi futbolcu olmanın ön koşuludur.

FRANZ BECKENBAUER ve ALTYAPI

Franz Beckenbauer 1994-2009 yılları arasında Bayern München Kulüp Başkanıdır.

Ama daha önemlisi dünya futbol tarihinin ilkleri içinde yer alan futbolcularındandır.

Uzun yıllar aynı kulübün ve Alman milli takımının dünya ölçeğindeki yıldızıdur. Tam bir futbol fenomenidir.

Dünya futbol tarihinin gelmiş geçmiş en özel ve en güzel liberosudur.
Futbolda "tek libero" mevkisindeki futbol sanatçısı ve satranç oyuncusudur.

Bakınız Franz Beckenbauer Bayern Münih kulüp başkanı olduğu 90'lı yıllarda altyapılara ilişkin bir konuçmasında neler söylemiş;

"Hedefimiz en az 3 oyuncuyu 1.lige hazır hale getirmektir. Bizim esas sorumluluğumuz orta vadede kendi oyuncularımızın büyük bölümünü A takımı için eğitmektir.Bu proje için zamana ihtiyacımız olduğunun bilincindeyiz. Bu yüzden altyapı takımlarımızı başarı baskısı altına almıyoruz" (TFF Futbol Eğitim Dergisi, 1998, Sayı 6).

Altının çizilmesi gerekenler belli aslında;
1. En az 3 oyuncuyu 1. lige hazır hale getirmek,
2. Orta vadede A takımının çoğunluğunu altyapıdan gelen oyuncular ile oluşturmak,
3. Altyapının bir süreç meselesi olduğunun bilincinde olmak,
4. Altyapılarda yaş grupları şampiyonluğu iyi ve özellikli oyuncu yetiştirmenin bir ölçütü olmadığının farkında olmak...

Bir cümlede bu kadar fazla ve çok doğru ilkeleri ve gerekleri söyleyebilmek muhteşem bir başkanlık örneği olsa gerektir.

Ne dersiniz?
Bizler için böyle bir açıklama bugün dahi bir hayal, öyle değil mi?

Bugün herkes eğer Bayern Münih diye bir takımı biliyor ve tanıyorsa bunun nedeni işte bu anlayıştır.
Yine tüm dünya "Almanya futbolu" diye bir şeyden söz ediyor ve etmek zorunda kalıyorsal nedeni işte bu felsefedir.

Üstelik bu anlayış 1990'lı yıllarda Almanya futbolda dünyanın yine en iyilerindendi... Yani bu anlayış bir başladı mı asla bitmemesi gereken bir anlayıştır.

Daha önceleri ne demiştik;
Üstyapılar hayattır. Hayatın kendisidir.
Altyapılar ise o hayata can verendir. Hayatın devemlılığıdır.

Üst yapılarınız neyse altyapılarınız o'dur.
Altyapılarınız nasılsa üst yapılarınız da öyle olur.

Peki, nereden başlamak gerekir derseniz;
Aynı anda her ikisinden de birlikte başlamak gerekir.
Çünkü nesil denilen şey devam eden bir şeydir.
Hayatı bir yerden kesip tekrar yeniden başlatamazsınız.

BENZETME ÜZERİNDEN MEVKİ SEÇİMİ

BİR ÖRNEK ÜZERİNDEN FUTBOLDA MEVKİ SEÇİMİ VE MEVKİLERE YÖNELME YAŞLARI

Kişiler bebek yaşlarda otomobile bindirilirler. Ama otomobile bindiklerinin farkında bilde değillerdir.

2-3 yaş farkındalık bindiği şeyin otomobil olduğunu anlamayacak düzeydedir.

4-6 yaşlarda otomobili kabaca fark ederler, ayrıntılara çok uzaktırlar.

8-9 yaşlarında ise otomobil iyice belirgin bir nesne olmaya başlar.

10- 12 yaşlarında otomobil kullanmayı düşünmeye başlarlar.. Hatta heves etme başlar. Hatta üzerine düşülürse öğrenebilirler dahi..

12-15 yaşlarotomobili çok rahat kullanma becerisine kavuşurlar.

Ancak sağduyu, olgunluk, öngörü ve güvenlikli otomobil kullanma 17-18 yaşlardan itibaren başlar.

Futbolda mevkiler ve mevki seçimi de aynen bun yakın ve buna benzer bir şekilde seyreder.

MEVKİ SEÇİMİNİN EĞİTİM İÇERİĞİNE UYGUNLUĞU NEDİR?

FUTBOLDA MEVKİ SEÇİMİ İLE FUTBOL EĞİTİMİNİN YAŞ VE İÇERİK PLANLAMASI BİRBİRİ İLE PARALEL ŞEKİLDE DEVAM EDEN BİR SÜREÇTİR.

Futbolda ve çoğu spor branşında (yüzme ve cimnastik sporlarını bir yana bırakırsak, esasen tartışmalı bir konudur) formal/sistematik eğitime başlama ve eğitimin zamanlama planlaması nedir? Ve ne olmalıdır? Sorusuna verilecek cevap, okullaşma zamanlaması ile aynı şeydir şeklinde olmalıdır.

Eğitim zamanı: Formal eğitime (sistematik ve programlı eğitime) başlama yaşını ifade eder. Ama öte yandan doğal ve informal eğitim dediğimiz kendiliğinden ve nesnel koşulların gereği olarak yaşama başlama ile başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreç olduğu da bir gerçektir.

Eğitimcilik ve formal, örgün eğitim, okullaşma, programlı ve sistematik eğitim bağlamında yüzyıllardır gerek deneysel, gerek her türlü bilimsel ve deterministik çalışmaların öngördüğü ve tescil ettiği şekliye eğitim planlaması ve eğitim yaşı okullaşma yaşı ve okul eğitimi planlamasıyla örtüşür veya çakışır hale gelmiş bulunmaktadır.

Bu bağlamda okullaşma zamanı
Okulöncesi dönem çocukları için 3-6 yaş arasını kapsar.
Hazırlık sınıfı (geçiş sınıfı) 60-72 ay arasını kapsar.
İlkokul süreci ideal anlamda 8-9 ve 10-11 yaşlarını içine alan dönemdir veya olmalıdır.
Ortaokul süreci biliş ve sosyal gelişim açısından ideal anlamda 12-15 yaş, lise eğitimi ise 15-18 yaşları süreçlerini kapsar ya da kapsamalıdır.
Bu planlama çocukların düşünce/biliş, duygu, hareket ve bedensel gelişimleri göz önüne alınarak yapılmış planlamadır.
Şimdi geliniz bunu futbol açısından değerlendirerek eşleştirmeye çalışalım;

1. 3-6 yaş düşünce, duygu, beden ve hareket gelişim açısından futbolda hareket gelişimi açısından programlı, futbol açısından sadece yerdeki nesnelere tekme atma ve giderek amaçlı tekme atmaya doğru gelişen bir süreci ifade eder.
3-6 yaş daha çok nesne kontrolü, yer değiştirme ve dengeleme hareketlerinin temel anlamda yapılabilirliğinden giderek daha kolay ve iyi şekilde yapılabilirliği ile ilgili olmak zorundadır.

Bazı yaz okullarında bu yaşlarda futbol eğitim gibi ifadelerden söz edilmektedir. Bu yanlıştır ve bir aldatmacadır. Bu yaşlarda "hareket eğitimi ve gelişiminden" söz edilmelidir.

2. HAREKET EĞİTİMİ ve FUTBOL

Hareket dediğimiz şey en basit ama en kapsayıcı tanımla; İnsanoğlunun dünyaya geldikten 9 aya kadar devam eden bilinç dışı refleks şekilde gerçekleştirilebilen, buradan 2 yaşına değin ilkel hareketler dediğimiz şekilde amaçsız ama bilinç merkezli devam eden, daha sonra da amaçlı olarak "temel hareketlere" dönüşen ve sürekli evrilerek gelişen ve 7-8 yaşlarından itibaren farklı durum, koşul ve amaçlar için kullanılmaya başlamasını ifade eden ve son olarak da 15-16 yaşlarına değin hem yapılış şekli hem de yapılış amacına göre mükemmelleşen beden kullanımı yeterliliği ve becerileri demektir.

İnsanoğlu 0 yaşından 15/16 yaşlarına değin hareket dediğimiz "bedenini kullanmada" ulaşabileceği en üst beceri düzeyine ulaşır.
Sonrası süreç bir geliştirme değil ama belli düzeyde telafi etme süreci ve artan kuvvet, hız ve dayanıklılık bağlı olarak performans amaçlı kullanabilme farklılık yaratma süreci demektir.
Tüm dünyada ve tüm insanoğlunun önce yaşamı devam ettirmek için ve sportif alanda mükemmel olmak için gerçekleştirmek zorunda olduğu hareketler sadece ve sadece üç kategoriden oluşur.

Bunlar;
1. Dengeleme hareketleri
2. Yer değiştirme hareketleri
3. Nesne kontrolü (kullanımı) gerektiren hareketlerdir.
Hareket gelişimi dediğimiz şey işte bu hareket sınıflaması içinde yer alan çeşitli hareket uygulamalarının sayıca çok az 9. aya kadar refleks hareketlerden başlayıp giderek sayıca ve kalite olarak artan şekilde 15/16 yaşlara kadar mükemmelleşmesi süreci demektir.

Bu hareketlerin spor dallarına göre bazılarının daha öne çıkması ve daha mükemmelleşmesi yanında, tüm hareket çeşitlerinin ve uygulamalarının o spor branşına özgü dönüşümü ve oryantasyonu söz konusudur.
Yani denge hareketleri, yer değiştirme hareketleri ve nesne kullanımı gerektiren hareketler basketbolda da, cimnastikte de, volaybolda da ve futbolda da vardır ama yapılan işe göre farklılaşma ve kullanım biçimlerinde göre özgünleşerek vardır.
İşte hareket gelişimi ve futbolu bu açıdan ele almak ve altyapı eğitimlerini temel eğitimden başlatırken buna göre bir program geliştirmek zorunluluğu söz konusudur.

Peşinde olduğumuz ve eğitsel amacımız şudur;
Önce saptamalar:
1. Futbol oyunu "top ile hareket" ilişkisi ile ilgili bir oyundur.
2. Futbolun gelişimi ve ilerlemesi demek hareket gelişimi ve ilerlemesi demektir.
3. Futbol oyunu ile ve futbol oynayan oyuncu ilişkisi esasında "top ve hareket" ilişkisinden ibarettir. Dolayısıyla topun hareketini yaratan esasında hareketin top ile olan ilişkisidir.
4. Futbol oyunu başlangıç aşamasından, ulaşılabilecek en zirve aşamasına değin "hareket ve top" ilişkisindeki beceri gelişiminden başka bir şey değildir.
5. Futbol ve oyun performansını belirleyen ise; Bu becerilerdeki düzeye ilaveten çeşitlilik, hız, zamanlama, mekan-alan kullanımı ve sürekliliktir.

Bu durumda futbol eğitiminin 2-7 yaş arası informal, 8 ve üstü yaşlarda formal olarak "hareket eğitimi" temelli ve "hareket ve top ilişkili" amaçlı olması gereği gayet açık değil midir?
Bu durumda futbol eğitimlerinin çerçevesini ve içeriğini hareket gelişimi ve süreci ile "hareket ve top" ilişkileri üzerinden düzenleyerek tekrar ele almak gerekir.

Nasıl?
Hareket Türleri, Çeşitleri ve Uygulamalarını top ile ilişkili hale getirerek ve uygulamaları bu şekilde dönüştürerek.
TOP kullanılarak DENGELEME hareketleri
• Eğilme
• Esnetme
• Düşme-Kalkma
• Dönme
• Salınma
• Ağırlık aktarma
• Atlama konma
• Başlama durma
• Oturuşlar
• Duruşlar
• İtme
• Çekme hareketleri
TOP kullanılarak NESNE KULLANIMI GEREKTİREN HAREKETLER (Branşa futbol ise ayak ve bacak kullanımı ağırlıklı)
• Atma
• Tutma
• Fırlatma
• Çekme
• İtme
• Asılma
• Bastırma
• Çevirme
• Döndürme
• Yuvarlama
• Sallama
• Tekmeleme/ayakla vuruş
• Durdurma
• Vole
• Raket ya da bir nesne kullanarak vurma
TOP kullanılarak YER DEĞİŞTİRME HAREKETLERİ
• Emekleme-sürünme
• Yürüme
• Koşma
• Atlama
• Yuvarlanma
• Tırmanma
• Sıçrama
• Sıçramalı atlayış
• Galop
• Kayma

Futbol, bebeklik ve çocukluktan itibaren yapılan tüm davranışlar, en üst düzeydeki üstyapı oyuncusunun futbol oyununa kadar hareket analizi açısından aynıdır.

Değişen hareket çeşitliliği, sayısı, becerisi ve hızıdır.
O halde hareket gelişimini asıl olarak kabul eden "hareket ve top" ilişkisi gelişimi amaçlı bir eğitim anlayışı ve içeriği olması gereken FUTBOL EĞİTİMİ demektir.

NOT: KALECİLİĞE YÖNELME VE YÖNLENDİRME MESELESİNİ DE BU ANLATILANLAR IŞIĞINDA ELE ALMAK GEREKİR.

REAKSİYON VE REFLEKS NEDİR?

(Aslında "reaksiyon süresi" ve "refleks süresi" ifadeleri daha doğru ve açıklaycıdır)

Reaksiyon müdahale edilebilen, geliştirilebilen bir özelliktir.
Refleks müdahale ediebilecek ve geliştirlebilecek bir sportif özellik değildir.

Reaksiyon uyarana karşı istemli olarak en kısa sürede harekete geçmeyi sağlayan tekpkisel süreçtir.
Refleks uyarana karşı istemdışı en kısa sürede hareketi sağlayan tepkisel süreçtir.

Reaksiyon uyaranı algılama, anlamlandırma karar verme ve gerekeni yapmak için harekete geçme anına kadarki süredir. Beyinde gerçekleşen "merkezi işlem" sonucu ortaya çıkar.
Refles ise uyarandan hemen sonra harekte geçmeyi sağlayan anlamlandırma ve karar vermenin yani merkezi işlemin söz konusu olmadığı şekilde hareket geçme sürecidir.

Reaksiyonun reflesden daha uzun olması veya refleksin reaksiyona göre daha kısa olmasının nedeni "merkezi işlem" ile ilgili olmasıdır.
Refleks omurilik ve alt beyinden idare edilen ve yaşamda kalma, hayatı koruma ile ilgili olarak kodlanmış genetik özelliktir. Onun içindir ki harekete geçme uyarandan sonra daha çabuk gerçekleşir.

Reaksiyon süreci uyarandan sonra harekete geçme anı arasındaki süre asla refleks hızına ulaşamaz.

Bizim reaksiyon eğitimi çalışmalarında özen göstermemiz gereken şey; öncelikle uyaranların hangi uyaranlar olması gerektiği ile ilgili olmalıdır.

Futbol görsel uyaran ile (top, rakibin hareketi, takım arkadaşının hareketi) harekete geçme anı arasındaki süreyi olabildiğince kısaltmaya dayalı olmalıdır.

Hareketin başlaması anı reaksiyonun bittiği andır. Sonrası çeviklik ve çabukluk ve sürat ile ilgili özelliklerdir.

Çoğu zaman harektlerin çevikliğine, çabukluğu reaksiyon ile karıştırılmaktadır. Oysa reaksiyon harekete başlama anına kadarki süreç ile ilgilidir.

Dolayısıyla futbol oyunu için reaksiyon bir atlet kadar önemli değildir. Ama futboldaki görsel reaksiyon kısalığı her zaman bir avantaj demektir.

Kalecilerin bazı ani şutları, vuruşları veya yakın mesafeden kaleye yönelen topları ani bir hareketle çıkarmaları bırakınız refleksi, reaksiyon da değildir. Ama reaksiyon ile ilgilidir. Kalecinin ani hareket geçme anına kadar olan süre reaksiyon yaptığı hareket her neyse çeviklik veya çabukluktur.

Futbol altyapı eğitimlerinde tüm yaş gruplarında düdük, ses ve benzeri işitsel uyaranlarlar yerine sürekli görsel reaksiyonların kullanılması, ileride reaksiyon süresini azaltmayı sağlayacağı gibi daha da önemlisi, sahayı ve sahadaki her şeyi görerek algılam ve karar verme ve gereken davranışı sergilemiyi kolaylaştırcaktır.

12 YAŞA KADAR MOTOR GELİŞİM

12 YAŞA KADAR "MOTOR GELİŞİM" İLE İLGİLİ GEÇİRİLEN YAŞAM SÜRECİ, GELECEKTEKİ SPORTİF YAŞAMI BELİRLEYEN SÜREÇTİR...

Bir çocuğun doğumdan itibaren 12 yaşlarına kadar öz bakım becerileri ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için hareket etme dışında başka hiç bedensel ve psikomotor etkinliğin içinde olmaması demek, onun sportif bir geleceğin olmaması demektir.

Bazen duyar veya okuruz, 15, 16, 17 yaşından sonra futbola başladı ya da futbolcu oldu diye...
Geçmişinde biyo-motor özelliklere hitap eden herhangi bir faaliyette bulunmamaış hiç bir kişinin 12 yaşından sonra herhangi bir spor salında performans sporcusu olması mümkün değildir.

Olanlar ise mutlaka ama mutlaka koşmayı, atlamayı, sıçramayı, inmeyi, çıkmayı, tutmayı, çekmeyi, itmeyi, fırlatmayı ve benzeri daha başka birçok hareket etmeyi içeren faaliyetler içinde olmuş kişilerdir.

Yani temel hareket becerileri yeterliliği oluşmuş ama futbol ile ilgili "özel çalışmalarda" bulunmamış kişilerin futbola başlamaları ve futbolcu olmaları az da olsa mümkündür.

Bu tür kişiler arasından, istisnai olarak 12 yaşından sonra futbolcu diye tanımlanacak düzeye ulaşmış kişiler çıkabilir. Dediğimiz gibi mutlaka oyun ve fiziksel diğer etkinlikler ile haşır neşir olunmuş olması koşulu ile...

Özetle 12 yaşına değin geçirilmiş fiziksel (bedensel ve psikomotor) yetkinlik çabaları, faaliyetleri ve ilgili hayat süreci bir çocuğun spora ilişkin ne olacağını ve nasıl olacağını belirleyen yaşam sürecini belirler.

Bundan sonra gerçekleştirlecek bir başlangıç çoğunlukla "sağlıklı yaşam için spor" düzeyinde olabilecek düzeylere ulaşabilir.

BU ANLAMDA TEMEL EĞİTİM VE PRATİK EĞİTİM AÇISINDAN İKİ SORUNUMUZ VARDIR;

Türkiyede 12 yaşına kadar en büyük problem ve hatta problemi de aşan boyuttaki mesele 12 yaşa kadar futbola ve genel olarak spora yönelik eğitim içeriğinin;

1. Fundemental (temel eğitim becerilerinin) çok yönlü algı-motor gelişim özellikleri ile donatılmış şekilde gerçekleştirilmiyor oluşudur.

2. Buna ilaveten erken yaşlarda "performans odaklı" düşünmenin çocuklar üzerinde oluşturduğu baskı ve yetersizlik duygusudur.

3 Yaşından 18 Yaşına Kadar Genel Çerçeve

GENİŞ AÇILI YAŞ DÖNEMLERİNDE FUTBOL ALTYAPI EĞİTİMİ VE AMACININ GENEL ÇERÇEVESİ NE OLMALIDIR?

3 - 8 yaşına kadar futbol çocuğun kendi bedenini en iyi şekilde yönetebilmesi, bedeni ve bedeni ile neler yapabileceklerini fark etmesi, sınırlılık ve yapabilirlik farkındalığı elde edebilmeyi öğrenmesidir.
Çocuğun 8 yaşlarına değin bedeninin tamamını veya bir bölümünü amaçlı kullanabilmeyi öğrenmesi ile bunu becerebilmesi arasında yakın ve doğrudan bir ilişki vardır.

Bu yaşlara kadar olan top ile ilişki bir futbol ilişkisinden çok beden ve nesne ilişkisi olmalıdır.

8- 12 Yaşına kadar futbol tam olarak beden ve top ile ilişkine dayalı bir gelişimdir. Performanstan kasıt bedeni yönetmeye ilaveten topu yönetmeye geçiş ve top yönetme becerisi olmalıdır.

12-15 yaş arasında futbol bedeni, topu yönetmeye ilaveten rakibi ve sahayı yönetmek, fark etmek ve kontrol etmek üzerine kurgulanması gereken bir oyun gelişimdir.

15-18 yaşlar arasında futbol yukarıdakilerin tümüne ilaveten ve esas olarak taktik öğrenmelerin ve duruma göre program değiştirme becerilerinin uygulaya aktararak verimlilik peşinde koşma sürecidir.

Öncelikle koordinatif özellikler ve başlangıçta biyo-motor diye tanımlanması gereken,sonrasında ise giderek kondisyonel özellikler şeklini alacak olan kuvvet, sürat ve dayanıklılık gibi bedensel verimlilik gerekleri ve yeterlilikler ise işin karakteri neyse o şekilde serpiştirlerek ve yedirilerek verilmelidir.

Bu bağlamda özetle futbolda altyapı eğitiminin gelişim psikolojisi ve yeterlilik açısından inşa edilmesi gereken temel genel çerçevesiyle bu olmalıdır.

Buna uyulmayan anlayışla gerçekleştirilen çalışmalar ve eğitimler belki şampiyonluklar kazandırabilir. Ama geleceğin şampiyonlarını üretmeyeceği gibi, heba ve feda etmeyi de beraberinde getirir.

İŞ VERİMLİLİĞİ

İŞ VERİMLİLİĞİNDE ESAS OLAN ŞEY;İŞİNİ SEVMEK MİDİR?
YOKSA İŞİN GEREKLERİNİ YAPMA AHLAKI MI?

Bir işi seviyor olduğumuz için o işin gereklerini yapmak,
bir işin gereklerini yapılması gerektiği için yapmaktan daha değerli değildir.

İnsani yetişmişlik açısından en büyük sorun ve eksiklik, bir işin gereklerini yapmak için o işi sevmek zorunda olunması gerektiğine inanmaktır.

Böyle bir şey olabilir mi?
Bu durumda herkese, işini iyi derecede yapsın diye sevdiği bir iş bulmak gerekir ki, bu mümkün değil.

Bu büyük bir meseledir.
Çünkü çalışılan işlerdeki verimsizliğin nedenlerini açıklayacak gerekçe üretme açısından olsun, kendini haklı çıkarmaya yönelik gerekçe oluşturmaya yönelik olsun "tembelliğin" ve yetersizliğin" en büyük kılıflarından birisi işi sevmemek üzerine inşa edilmektedir.

İnsani gelişmişlik, uyum, üretkenlik ve verimlilik açısından olması gereken şey; İşiniz ne olursa olsun o işin gereklerini en iyi şekilde yapmak ahlakı/değerlerine sahip olmaktır.

Çalıştığın işi sevmek, o işte verimli olma ve yararlı olmak farkındalığını yaşamak ile de ilgilidir.

Hiç bir gerekçe işin gereklerini yapmıyor olmaya mazeret değildir ve olamaz.

İşin gerekleri yapmama ya yetersizlikten ya da ahlaksızlıktan kaynaklanır.

Emeğinin karşılığın alamama, iş doyumu problemleri gibi gerçekler tartışmasız doğrudur ama konumuzun dışında şeylerdir.

Burada temel mesele insani yetişmişlik düzeyindeki en büyük değer sorunu olan "iş disiplini" "iş ahlakı" "iş ilkesi" gibi değerlere sahip olmamak gibi bireysel ve toplumsal çürümeyle ilgilidir.

Türkiye'de "bireysel yetişmişlik" açısından temel sorunumuz budur.
Kimse işini tüm gerekleri ile "yapmıyor".. Dolayısıyla "iyi yapmıyor"..

İşin ne olursa olsun "işini iyi yapmak" bir zorunluluktur.
Yaptığın halde karşılığını alamamak ise başka bir mücadele alanıdır.
Karşılığını alamamak işini yapmaya engel değildir.

Türkiye sporu ve özellikle futbolunu bir de bu gözle okumak ve anlamak gereklidir.
Hele hele altyapı eğitimleri bu anlamda çok tartışmalı bir düzeydedir.

İNSANLAR HANGİ ALANLARDA GELİŞİRLER?

Gelişim alanları farklı olmakla birlikte birbirinden bağımsız değildir. Bir insan ana rahminde gelişmeye başlar.

Bu gelişim ölünceye kadar belli dönemlere değin artarak sonra önce durarak sonra gerileyerek devam eder.

Sadece biliş/düşünce gelişimi dediğimiz gelişim alanı diğerlerinden farklı olarak eğer zihinsel bir hastalık söz konusu olmaz ise çok uzun yıllar gelişmeye ve gerilemeden olduğu gibi kalmaya devam eder.

Gelişim Alanlar nelerdir?

1. Fiziksel Gelişim
a) Bedensel Gelişim (Büyüme, hacim artışı, organ ve uzuvların büyümesi)
b) Psikomotor Gelişim (Hareket gelişimi)

2. Bilişsel (Zihinsel işleyiş, düşünme, tasarlama, anlama v.b zihin işlevleri gelişimi)

3. Sosyal Gelişim

4. Duygusal Gelişim

Aslına bakarsanız sosyal gelişim ve duygusal gelişim tamamen bilişsel gelişime (zihin işlevleri gelişimine) bağımlı olarak gerçekleşen gelişim alanlarıdır. Zihinsel gelişimde bir sorun olduğunda bu gelişim alanları doğrudan etkilenirler.

Söz konusu bu gelişim alanları insanın varlığından itibaren önce saatlere sonra günlere, haftalara, aylara ve yıllara göre birbirlerinin önüne geçerek, zaman zaman birisi daha öne çıkarak ama birlikte devam eden gelişimlerdir.

Okullar olsun, başka eğitim alanları olsun, eğitimlerini işte bu gelişim alanlarını dikkate alarak oluştururlar ve uygularlar.

Daha da önemlisi hangi eğitim alanı olursa olsun bu gelişim alanlarının o anki gelişim düzeylerini dikkate alarak yani yaş düzeylerinide söz konusu bu gelişim alanlarının durumuna göre programlar üretmek ve uygulamak zorundadırlar.

Futbola gelince, özellikle altyapı eğitimlerinde eğitim programları ve uygulamalarının;

1. Bu gelişim alanlarının hepsini ilgilendirecek şekilde programlanması şarttır.

2. Daha da önemlisi altyapı eğitimlerinde hangi yaş grubunda hangi gelişim alanının ne düzeyde olduğunun bilinmesi ve buna göre programlar geliştirme ve uygulama ihtiyacı çok ama çok önemlidir.

Futbol sadece fiziksel gelişmeyi önemseyen, öne alan, amaçlayan ve geliştirmeyi hedefleyen bir eğitim alanı değildir.

Futbol zaten fiziksel geliştirmeyi amaçlayan bir eğitim değil, fiziksel düzeyin elverdiği ölçülerde futbol öğretmeyi düzenleyen bir eğitim alanıdır.

Sanıyorum en büyük yanılgılarımızdan birisi de bu olsa gerektir.

Biz futbol ile geliştirmeyi amaçlıyoruz.
Oysa gelişim düzeyi ile futbolu geliştirmeyi amaçlamalıyız.

Çünkü futbol geliştikçe çocuklar gelişmez.
Çocuklar geliştikçe futbolları da gelişir.

Tabi işin bir de bilişsel gelişim alanı ile sosyal duygusal gelişim alanı var. Bu alanların futbol eğitimi ile ilişkisi var.

Dertlerimizin ve eksiklerimizin en büyüğü de burada zaten...

Tarafsız olmak öğrenmeyi arttırır.

ALTYAPILARDA YER ALAN ÇOCUKLAR TELEVİZYONDA VEYA SAHADA BÜYÜKLERİN MÜSABAKALARINI İZLERKEN NASIL DAHA İYİ ÖĞRENİRLER?

Çocukların futbol müsabakalarını izlerken bir şeyler öğrenmelerini istiyorsak, onları bir takımın taraftarı olmaktan çıkarmamız gerekir.

Çünkü müsabakalar bazı şeyleri görmek, analiz etmek ve öğrenmek için izleniyorsa tarafsız ve objektif olmak zorunluluğu vardır.

Tarafsız olmak öğrenmeyi arttırır.
Taraflı olmak ise heyecanı ve duygulanmayı..

Bize gerekli olan gereksiz heyecan ve duygulanma değil, gerçekçi ve mantıklı olmaktır.

Ve çok önemli bir konu daha vardır ki; asla ihmal edilmemelidir. Çocuklar en çok duygusal ve heyecanlı olmadıkları anlarda ve süreçlerde daha çok öğrenirler.

Bu nedenle rakip olarak görülen takımlar ve sporculardan öğrenilecek çok şey vardır. Bunu heba etmemek gerekir.

OYUN ALANLARININ YAPISI VE UYARAN İLİŞKİSİ

Oyun alanlarındaki, kazaya sebep olma olasılığı olan nesnelerin kaldırılmasına yönelik eğilim, diğer bir açıdan bakıldığında çocukların sab...