24 Eyl 2019

MONTESSORİ'YE GÖRE EĞİTİM NASIL OLMALI ve FUTBOL?

“Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu dönemde çocuk gelecekte olacağı yetişkini inşa eder. Sadece zeka değil, insanın bütün mümkün becerileri bu dönemde oluşur. Hiçbir yaşta çocuk zekice bir yardıma bu dönemde olduğu kadar ihtiyaç duymaz.” diyen Montesorri, bugün kendi adıyla tanımlanan okulöncesi eğitim modelinin adıyla da anılır.

Kendisi bir kadın ve bir doktordur.
Kadınlar, çocuklar, zihinsel engelliler ve elbette eğitim ile ilgili müthiş bir hayatın ve verimliliğin insanıdır.

İnsanlık bu çalışkan kadına çok şey borçludur.

Eğitim anlayışına dair bir kaç paragraf daha paylaşmak gerekirse;

Montessori’nin sisteminde çocukların sorumluluk duygusunun ve başarabileceği konularda iradeyi ele almasının önemi vurgulandığından öğretmen sınıfta otorite değildir.
(burada öğretmeni antrenör olarak düşünebiliriz)

Montessori ilkelerine göre, sınıflarda öğretmen müdahalesi neredeyse yoktur. Öğretmen sadece çocuğun önündeki engelleri kaldırmaya yardımcı olur.
Düşünen, soru sorabilen çocuklar yetiştirmeyi amaçlayan sistem ilk önce çocukların öğrenmeyi öğrenmesini hedefler.
(sahada antrenör müdahalesi neredeyse yoktur, antrenör sporcu adayına fırsatlar sunar, yol açar ve öğrenme ortamı hazırlar).

1.
Montessori Eğitimi’nde öğretmen çocuğa kendi başına yapabilmeyi öğretir. Bu şekilde çocuk bir iç disiplin geliştirir.

2.
Soyut kavramların somut bir şekilde sunulması Montessori Araçları’yla sağlanırken tüm duyulara hitap edecek şekilde tasarlanmıştır.

3.
Montessori yaklaşımı akademik gelişim dışında doğal çevre becerilerini destekler. Çocuklar özgün bireyler olarak ele alındıklarından kendi kapasitelerine ve ne istediğini bilmeye- bulmaya odaklandırılır.

4.
Montessori eğitiminin uygulandığı sınıflar, yaş gruplarına özel olarak tasarlanmış ve deneysel öğrenmeyle matematik, fen, müzik, sosyal etkileşimlere odaklanmıştır.

5.
Çocuklar sınıflarda kendi deneyimleriyle ve kendi hızlarında öğrenebilirler. Çocukların doğal meraklarını her an giderme özgürlüğüne sahip olması önemsenir. Eğitimler, doğumdan ortaokula kadar desteklenebilir.

6.
6-12 yaş bandındaki çocukların ilgi alanlarının desteklendiği ve yönlendirildiği entelektüel keşifler yaratın. Özgüven, hayal gücü, entelektüel bağımsızlık ve kendine yetme gibi becerilerin gelişmesine yardımcı olun. Çocuğu, yaşadığı toplumdaki, kültürdeki ve doğal hayattaki rolünü anlaması için teşvik edin.

7.
12-15 yaş arası bireyleri ekonomik dayanışmanın gerçekleşebileceği bir çiftlikte çalışması ve aynı zamanda kentteki tarım dışı ortamlara da dahil olmasını sağlayın
Genç yetişkine, kendi ile ilgili daha derin bir anlayışa sahip olması için yardım edin.
Akademik bilgilerini uygulaması için ortamlar sunun.
Kendini ifade etmenin, gerçek benliğine güvenmenin ve insanlar arası ilişkilerde kıvraklığın geliştirilmesine vurgu yapın.

ÇIKTI OLARAK ÖZETLE ŞUNLAR SÖYLENEBİLİR;

Yukarıdaki Montessori eğitim yaklaşımlarının altını futbola uyarlamak ve futbol eğitim çıktıları elde etmek, her antrenörün futbol alan bilgisi ve futbol öğretim becerisini birleştirerek yapabileceği çalışmalardır.

Bu spor okulunda Montessori futbol eğitim yaklaşımı uygulanmaktadır diyebilmek için bu eğitim anlayışının futbol ile birleştirilmesi yani sentezlenmesi gerekir.

Eğer sporda ve futbolda "okul" ama aslında "ekol" dediğimiz şeylerin temellerini atmak istiyorsak çıkış veya başlangıç noktası bu tür sentezler ve ilişkilendirmeler olmalıdır. Kopya çekerek, alıp aynısını uygulayarak "ekol" olmak mümkün değildir.

Çünkü ekol'de kendine has olma durumu vardır. Bu da ancak çalışarak ve yeni bir şeyler ekleyerek olabilir.

Oyun bildiğimiz futbol oyunudur.
Ama o oyuna ilişkin sana ait bir şeyler varsa ve senin kültürünü yansıtan bir şeyler ilave etmişsen ekol olmuşsun demektir.

Koordinatif Yetenek

Koordinatif yetenek denilen şey, aslında gelişmiş veya geliştirilmiş beceri düzeyidir ve şu şekilde çözümlenerek tanımlanabilir; Koordinasyon ilgili alana ilişkin "Bedenin ve ilgili hareketlerin mekana, nesneye, zamana, yönselliğe / yansallığa bağlı olarak dengeli olma ve dengeliliği sürdürme becerisidir".

Dolayısıyla koordinasyon "amaçlı davranış mükemmelliği sürekliliğidir." Koordinatif beceri ise "amaçlı davranışların mükemmelliği ve mükemmellik sürekliliği" olarak tanımlanabilir.

O halde koordinatif becerileri geliştirme amaçlı saha uygulamaları yukarıdaki dizgesel özelliklere içinde barındıracak biçimde planlanmalıdır.

Örneğin sadece bağımsız bir denge çalışması futbolda koordinasyon becerisi gelişimine neden olmamaktadır.

Zamana ve mekana bağımlı olmayan ve dikkate alınmayan top ile ilişkili çalışmalar da keza futbol koordinasyonu için istenen düzeyde koordinatif bir beceri düzeyine ulaşmayı sağlamaz.

Teknik Adam ve Taktik

ANTRENÖRLER, KENDİ TAKTİK BECERİLERİNİ VE ALTYAPILARIN İKİNCİ VE SON DÖNEMLERİNDE YER ALAN OYUNCULARININ TAKTİK BECERİLERİNİ GELİŞTİRMEK İSTİYORLAR İSE,

Topu ve pozisyonu izlemekten, top ayağında olan oyuncuyu gözlemekten ve sadece pozisyon analizi ve değerlendirmesi yapmaktan vazgeçmek zorundadırlar...

Bir antrenör daha ziyade oyunu izlemeli, oyuna odaklanmalıdır... Bunun için de tüm sahayı görmeli, görebileceği şekilde olmalı ve topsuz oyunculara, topsuz yer değiştirmelere ve sahadaki konumlanışa çok dikkat etmelidir.

Çünkü saha dizilişleri belirleyici değildir. O dizilişlerin topa sahipken ve topa sahip değilken konumlanışları ve nasıl davrandıkları önemlidir. Sistem denilen şey de esasen budur.

Antrenörler taktik beceri konusunda yeterli düzeye gelmek istiyorlarsa pozisyon taktiği ile değil oyun ve saha taktiği ile ilgili olmak durumundadırlar... Bu onların taktik üretkenlikleri yanısıra, taktik varyasyonlar konusunda çok daha fazla seçenek yaratacaktır.

Aslında taktik denilen şey top ayağında olan oyuncu ve ona yakın oyuncular kadar sahanın en ilgisiz görünen bölgesinde ve o bölgedeki oyuncunun bir sonraki süreçteki pozisyon için hazır olmasını veya gerekli konumda olmasının sağlanmasıdır.

İşin bir de altyapı ve öğrenen konumunda olan futbolcu tarafı da vardır.
Futbol oyuncularının taktik becerilerinin yüksek veya yeterli düzeyde gelişmesini istiyorsak, onlara da aynı şekilde oyun analizlerini tam saha ve oyunun tamamını içeren şekilde hem sözel ve hemde uygulamalı çalışmalar yaptırmak zorundayız. Bir altyapı oyuncusu şunu iyi anlamalıdır. Top nerede ve kimde olursa olsun , kendisinin mutlaka hareketlenmesi gereken bir yer, olması gereken bir nokta vardır.

Bir oyunda oyunun akışını ve sonucunu belirleyen şey aslında pozisyonun içindekiler gibi görünse de o an için pozisyonun dışında kalanlardır...

Bunun için video oyun çözümlemelerinde önceki karelere veya sonraki karelere bakmak yeterlidir..

Bir antrenör taktik çalışmaların çoğunu sahanın tamamına hakim bir noktadan izlemek ve yönetmek durumunda olmalıdır. Bu konum ve görüş açısı o antrenöre veya teknik adama müthiş şeyler söyleyecektir.

TAKTİK ÖĞRENME VE ÖĞRETİMDE ROLLER

TAKTİK BECERİ ÖĞRETİMİ VE UYGULATMA BECERİSİ YETERLİLİĞİ TEKNİK ADAMIN ASIL İŞİ VE ASIL SORUMLULUĞUDUR.

(Futbolda ve tüm takım sporlarında teknik adamların asıl işi, asıl yeterliliği ve asıl belirleyici özellikleri budur)...

TAKTİK BECERİ ÖĞRENME VE UYGULAMA YETERLİLİĞİ İSE OYUNCULARIN ASIL İŞİ VE ASIL SORUMLULUĞUDUR.

Bir futbolcunun takım oyunu oynayabilmesinin ve oyun kalitesine etki edebilmesinin en belirleyici özelliği taktik beceri uygulama yeterliliğidir.

Artık kulüp ve takımların teknik kadroları o kadar geniş ve uzmanlık içeren aktörler ile dolu ki... Teknik adamlara düşen biricik ve esas görev oyun stratejileri belirlemek ve mümkünse geliştirmek ve bu stratejilere uygun oyun şablonlarını bütünsel ve tam sahaya yansıyacak şekilde uygulatabilmeyi sağlamak..

Bunun için;

1. Teknik adamın kendisinin taktik oyun bilgi ve öğretim becerilerinin mükemmel olması,
2. Oyuncuların oyun taktiklerine uyum sağlayabilecek ve oyun değişiklerine ilişkin değişen görevleri hemen algılayabilecek zihinsel esnekliğe sahip olmaları gerekiyor.

Teknik adamlar, bu yeterliliklerini elbette çok okuyarak, çizerek, yazarak, demonstrasyon, dramatizasyon yaparak, örnek olay inceleyerek, müsabaka analizleri yaparak ve saha uygulamaları yaparak kazanırlar.

Oyuncular ise altyapı eğitim süreçleri taktik öğrenme süreçlerinde;

1. 9 yaşına kadar top ile ilgili bireysel taktik davranışlar ile ilgili,
2. 12 yaşına kadar top ve çevresi ile pozisyon oyunu ve takik becerileri ile ilgili,
3. 13 ve sonrası dönemlerde sırasıyla konum, alan, bölge, ve saha oyun becerileri (taktik oyun) eğitim süreçleri ile ilgili gelişirler veya gelişmelidirler...

Ancak takik denilen şey esas itibariyle bütün ve bütüncüldür.
Tüme varım değil, tümden gelim esasına göre işlenmeli ve sürdürülmelidir.

Lakin 9 yaşındaki çocuğun taktik ile ilgili algısı ve aklı için "tüm" olan nedir iyi bilinmelidir.

9 yaşındaki çocuk için futbol oyunu asla tüm sahada oynanan ve herkesin işin içinde olduğu bir oyun değildir. O halde bu çocuk için tüm olanın ne olduğu tümden gelim yönteminin nasıl uygulanması gerektiğini de söyleyecek veya belirleyecektir.

GELİŞİM VE TAKTİĞİN EVRİLMESİ ÜZERİNE KISA BİR NOT

9 yaşına kadar bütün çocuklar "forvet" oynar...
12 yaşına kadar bütün çocuklar forvet oynamak isterler.

Bu tamamen oyunun amacına odaklanmış olma ile ilgili bir durumdur.

Eğer gol yemeyen kazansaydı bütün çocuklar savunma oynamak isterlerdi...

Somut işlemler döneminden, soyut işlemler dönemine geçiş ile beraber, oyunu algılama şekli de değişmeye başlar.

Oyunun aslında sadece gol atmaktan ibare olmadığı, gol atmak için başka işlerin de yapılması gerektiği anlaşılmaya başlar.

İşte bu zihinsel gelişim değişimi futbolda taktiğin de öğretimi ve öğrenim sürecinin başlangıcıdır.

Yani diziliş ve savunma ve orta alan oyunları için çık acele etmemek gerekir.

Bir şeyi inşa etmek için inşa edilecek zeminin hazır olması gerekir. Yoksa ne kadar uğraşırsanız uğraşın inşa edemezsiniz.

12-14 yaş arası oyun alanının ve oyuncuların savunma, orta alan ve hücum algısı ile sınıflandırıldığı şekilde oynanmaya başlar.

15-16 yaş arası büyük sahalarda konumlanma ve bölgesel oyun görevlerinin gerçekleştirildiği, oyunun her yerde oynama davranışlarının oluştuğu ama bunun handikaplarının sezildiği ama çözümünün henüz oturtulamadığı süreçlerdir.

17-18 yaşlar futbolun "taktik bir oyun" olduğu ve "oyun taktiği" diye farklı oyun oynama biçimlerinin olması gerektiği ve tam saha oyunlarının işleyen sistematik bir mekanizma gibi olmasının pekişmeye başladığı süreçlerdir.

TOPA BAKARAK OYNAMAK


İyi futbolcular ayağındaki topa az bakar.
Çok iyi futbolcular (oyuncular) ayağındaki topa arada sırada bakar.

Mükemmel oyuncular ise topa sahip olduktan sonra ona bakma ihtiyacı duymazlar...

Altyapı eğitim süreçlerinde çocuklara "topa bakmayın" veya "topa bakmak yasak" demek, onların topa bakmalarını engellemeye yetmez.

Bunun için çocukların topa bakmamalarını sağlamak gerek.

Bu amaçla yapılması gereken ise, topa sahip olan çocukların çevresini sürekli sürekli takip etmek zorunda kaldıkları uyaranlara maruz bırakmaktır.

Çevresinde hareket edene bir şeye karşı tepki vermelerini sağlayacak veya bakmadan cevap vermeyecekleri sık uyaranlar olmasını sağlamak gerekir.

Eğitim uygulamalarında topa bakarken topu kaybetmelerine neden olunan çocuklar veya topa bakarken farklı yönlerden kendilerine gösterilen uyaranları izlemediği için yapması gereken davranışı yapma anını yitirmesine neden olunan çocuklar, bir süre sonra topa değil, çevrelerine bakmaları gerektiğini öğreneceklerdir. Ama bu iş için zaman ve bol oranda konu ile ilgili uygulama yapılması gerekir.

Bu özelliğin gelişimi için 8-9 yaşlara kadar olan yaş ve eğitim süreçleri ideal süreçlerdir.

Üstyapılarda "Geliştirici Teknik Adamlık" Ne Demektir?


Altyapı eğitim süreçlerinde antrenörlük mesleği geliştirici antrenörlük üzerine inşa edilen bir meslek alanıdır. Bu nedenler de "eğitimci antrenörlük" sıfatı çok doğru ve yerinde bir mesleki tanımlamadır.

Bugünkü paylaşımı çok kısa tutmaya çalışarak üstyapı takımlarında ve özellikle profesyonel liglerdeki takımlarda geliştirici teknik adamlık üzerine bir kaç not düşmek isteriz.

Süper lig, Premier lig, Bundesliga, Lig A, La Liga gibi en üst düzeylerde oynayan oyuncuların "gelişmeye" olan ihtiyaçları elbette bitmez. Çünkü öğrenme denilen şey bitmez.

Ama bu düzeylerdeki takımlarda oynayan oyuncuların teknik beceri açısından ve temel taktik ve genel taktik açıdan geliştirilme ihtiyacı içinde olmamaları gerekir. Keza biyolojik ve kondisyonel açıdan da hazırlanma, hazır olma ve hazır olmayı koruma konusunda geliştirilmeye değil, yönlendirilmeye ve kılavuzluğa ihtiyaçları vardır.

Asıl konumuz ise "gelişme" ve "geliştirme" üzerine olduğuna göre geriye ne kalıyor.

Üst düzey takımlarda "gelişme" ve "geliştirme"nin devam edeceği tek konu "oyun" ile ilgilidir.

Oyun ile ilgili gelişme ve geliştirme ise daha çok,
1. Oyun oynama biçimi ve anlayışı ile,
2. Oyun oynama yeri, alanı, mekanı, hızı, yönü ile,
3. Oyun akıcılığı ile,
4. Oyunda alınan rol ile,
5. Ve tüm bunların sağlanması adına zaman, mekan ve top ilişkisinin nasıl olması gerektiği üzerine şekillenmektedir.

Çok uzamasın diye örnekleyelim;

Premier ligi izleyenler bilirler. Leverpool da oynayan Firmino adlı oyuncuyu Klopp Liverpool'a gelmeden önce izleyin... Bir de şimdilerde izleyin.
İki tane Firmino görürsünüz.
Oysa Firmino tüm futbolcu özellikleri açısından aynı Firmino'dur..
Ne değişti de Firmino daha özel, daha güzel, daha klas ve daha faydalı bir oyuncu haline geldi?

Değişen tek şey Firmino'nun oyun ile ilgili yeri, mekanı, top ile temas zamanı, temas sayısı ve oyunda kendisine yüklenen sorumluluk ile ilgilidir.

Firmino'nun oyundaki rolü oyun oynama biçimini, oyun oynama biçimi de oyun anlayışını geliştirdi. Çünkü Firmino'ya en uygun rol, Firmino'yu en iyi oyuncu haline getirdi.

İşte üstyapı takımlarında teknik adamların asıl işi ve asıl belirleyici özellikleri budur ve bu olmalıdır. Bunu becerebilen teknik adamlar iyi teknik adamlardır.

Geriye oyunu okuma, analiz edilen rakibe göre oyun kurgusu ve daha çok da maç anındaki oyuna müdahaleleri kalır.

Aynı şeyler M.City takımında yer alan Sterling için de söylenebilir. Sterling 2 yıl önce Liverpool yetenekli ama sıradan bir oyuncuyken, M.City'deki Sterling yararlı ve üretken bir Strerling haline geldi.

Özetle üstyapılarda teknik adamlar oyuncuların temel eğitim becerileri ile ilgilenmez ve bu konuda geliştirici rolüne soyunmazlar.

Üstyapılar ve üstyapıların iyi teknik adamları oyuncuların oyunlarına yönelik geliştirici etki yaratırlar. Bunun da yolu teknik adamın üst düzey taktik ve oyuncu ilişkisi konusundaki yeterliliğidir.

BU ÜLKEDE SPOR VE ÖZELLİKLE FUTBOL ADINA ÇARESİZ OLANLARIN BAŞINDA AİLELER GELİYOR

Neden? Çünkü her aile çocuğunun iyi eğitim almasını ister.

Bunun için her aile veya ilgili her veli;
Çocukları için güvenecekleri kişiler, doğru eğitim verildiğinden emin oldukları okullar, kulüpler ve eğitim merkezleri ararlar.

Çünkü herkes çocuğunun sağlığından ve geleceği için iyi eğitim aldığından emin olmak ister.

Ve elbette herkes çocuğunu adil davranılan, önem ve değer verilen bir okula veya kulübe göndermek ister.

Bundan daha doğal bir şey olamaz. Doğal olmayan ve yanlış olan ise, aileleri bu açıdan çaresiz bırakmış olmaktır.

Elbette bazı veliler haddini aşan ve üstüne vazife olmayan işlere kalkışıyorlar ve bazı olumsuz davranışlar sergiliyorlar. Ama bunun da nedeni her konuda ölçüyü ve sınırı bilmeyen bir toplumsal kültüre sahip oluşumuz değil midir?

Şunu da unutmayalım. İlgili ve bilinçli bir çok aile artık eğitim adına yapılanları izliyor ve haklı olarak bazı uygulamalar konusunda kafalarında soru işaretleri oluşuyor. Çünkü birçok aile okuyor. Birçok aile günümüzde bilgiye ulaşmanın da verdiği kolaylıkla belli düzeyde bir eğitim farkındalığına ulaştı. Dolayısıyla bazı yanlışların ve olumsuzlukların farkına varabiliyor.

Biliyorsunuz, futbol ve özellikle altyapı süreçleri konusunda eksik veya yanlışlar sadece antrenöre, veliye, kulübe, federasyona yüklenerek çözümlenecek bir mesele değildir.

Bu başlı başına bir sistem ve sistemin işleyişi ile ilgili bir meseledir. Çözümü ise ulusal bir spor ve futbol modelinin hayata geçirmesi ile gerçekleşebilir. Bunun dışındaki çözümler görecedir ve daha ziyade kulüp düzeyinde ama bir yere kadar götürülebilecek bir iştir..

Bakınız bir aile ikisi de sporcu kişilikleri olan çocukları için nasıl bir yardım ve danışmanlık istiyorlar;

"....
.....
14 yaş ve 8 yaşlarında 2 oğlum var. Büyük oğlum 5 yaşından beri basket oynuyor. 4 yıl Efes'ten sonra şimdi Galatasaray'da.

Yani basketbol altyapı oyuncusu velisinin göreceği her türlü zorluğu iyi - kötü biliyoruz , hala da yaşıyoruz.

Küçük olan ise tam bir spor hastası. Atletizm, yüzme , basketbol gören tüm koçlar çağırıyor ama önce futbol sonra diğer sporlar diye kafasında ayırmış durumda. Futbola olan yeteneği bir veli olarak gördüğüm kadarı ile ayrı bir seviyede zaten.

Geçen yıl vücut gelişimine olumsuz etkisi olmasın diyerek İstanbul / Bakırköyde yakın bir spor okulunda sadece hafta sonları oynattırdım. Bu yıl ise bir takım + kişisel eğitim için özel çalıştırıcı bulsam mı diye düşünüyorum.

Büyük oğlumda , Türkiyenin en iyi altyapı takımında bile sadece takım antrenmanı yapılarak bir şey öğrenilemeyeceğini, 20-22 yaşındaki genç koçlara takımı verip asıl öğretimin dışarıda ayrı ücret ile yapıldığını geçte olsa öğrendik.

Ufaklığı 3-4 ay önce GS seçmelerine götürdüm ben izleyemedim, çıktığında sordum , forvet oynamış ama ofsayt kuralı uygulanıp uygulanmadığını söylemedikleri için şaşırmış, pas da gelmeyince sadece 2 gol atmış.

Çıkışta yaşlı bir koç koşmasının yetersiz olduğunu ve kendisini kabul etmeyeceklerini söyledi.
Oysa Alpin 4 yaşından beri atletizm pistinde koştuğunu 60, 100 ve 200'de 2 üst grup ile yarıştığını söyleyecektim ama bu şekilde seçme yapan birisine bunları anlatmanın gereksiz olduğunu düşünerek vazgeçtim, çok haklısınız koşmayı hiç bilmez dedim.

Üniversiteye gitmek için Ankaraya gidince futbolu bırakmak zorunda kalmış şimdi haftada birkaç halı saha maçı yapan , orta halli 48 yaşındaki bir baba olarak karar vermem gerekiyor.

Bir şekilde , her halükarda futbol oynayacak bu çocuk için doğru altyapı eğitimi için ne yapmamı tavsiye edersiniz?"
....
.....

Evet... Durum işte bu....
Şimdi bu aileye kızabilir, haddini aşıyor diyebilir misiniz?
Şimdi bu veliye yanlış yapıyor diyebilir misiniz?
Hayır...

Peki, öncelikle bir eğitimci, bir hareket gelişimcisi ve bir futbol insanı olarak ne cevap vereceğiz bu velimize?

Yoksa cevabı vermesi gerekenler, bu ülkede sporu ve futbolu yönetenler midir?

Olması gerekeni yani, mahalli ve yerel spor kulüpleri o mahallenin ve o semtin çocuklarına açmayanlar, alan, tesis, malzeme ve donanımlı eğitimci antrenör istihdamını yapmayanlar ve yetenekli çocukları düzeyi ve niteliği giderek artan futbol eğitim merkezlerine ve belirlenmiş kulüplere kanalize olmalarını sağlayacak bir sistemi inşa etmeyenler ve etmeyi başaramayanlar mıdır?

Sonuç olarak;
Aileler çocuklarının spor yapma ve spor geleceği konusunda asla çaresiz kalmamalıdırlar. İşte bunu ulusal ölçekte başardığımız an Türkiye sporu ve futbolunun kurtulduğu ve geliştiği süreç başlamış olacaktır.

BAKINIZ BİR BABA, OĞLU İÇİN NE YAPMIŞ?


Haberin içeriği şöyle;

Diyarbakırlı Süleyman Bayrak, futbol tutkunu oğlu 10 yaşındaki Muhammed'in rahat antrenman yapabilmesi için evinin bahçesinin bir bölümünü halı sahaya dönüştürmüş.

Yenişehir ilçesi İplik-Fabrika Mahallesinde oturan Süleyman Bayrak, futbol tutkunu oğlu Muhammed'in futbolcu olmak istediğini öğrenen baba, halı sahaları gezerek eskiyen halıları alıp evinin bahçesine getirmiş.

Evinin bahçesinin bir bölümünü mini halı sahaya çeviren baba mini sahaya tahtadan kale de yaparak oğlunun hayalini gerçekleştirmesi için gerekli imkanları sağlamaya çalışmış.

İlkokul 5. sınıf öğrencisi 10 yaşındaki küçük Muhammed, derslerinden arta kalan zamanını bu alanda arkadaşları ile antrenman yaparak geçiriyormuş.

PEKİ, ŞİMDİ BU HABERE
SEVİNELİM Mİ?
ÜZÜLELİM Mİ?
YOKSA BİRAZ DÜŞÜNELİM Mİ?

1. Baba elbette takdir edilesi bir iş yapmış, oğluna imkan sağlamak için çaba sarfetmiş, emek vermiş ve ilgisine ceap vermeye çabalamıştır. Takdir edilesi bir davranıştır.

2. Baba, örnek bir veli davranışı sergilemiş, çocuğunun ilgi ve ihtiyaçlarına kendi imkanları dahilinde çözüm üretmiştir.

Ama

3. Muhammet ve babası neden ve niçin böyle bir şeye ihtiyaç duymuşlardır?

4. Ülkenin spor ve futbol ile ilgili kişi ve kurumları milyonlarca lirayı har vurup harman savururken, bu ülkenin çocukları ve aileleri neden ve niçin bu tür çözümler üretmek zorunda kalsınlar?

5. Bir ülke bu tür kişisel örnekler ve çabalar ile sporda ve futbolda ne düzeyde gelişebilir ve ilerleyebilir?

6. Ülkeler şampiyon olmak için kulüp ve takımlar kurmazlar. Şampiyonları geliştirmek ve yetiştirmek için kulüpler ve takımlar kurarlar.

7. Bir ülkede pahalı ve lüks tesisler yapmak, pahalı takımlar kurmak öncelikli iş ve çözüm değildir.

Çözüm ve öncelikli iş herkesin, her yerde ve her an ulaşabileceği spor imkanları ve fırsatları yaratmaktır.

İşte buralardan sivrilecek, seçkinleşecek özellikli çocuklar, özel eğitimler ile şampiyonlar olarak ortaya çıkacaklardır.

TÜRKİYE FUTBOLU NEDEN GELİŞMİYOR?

BUNUN NEDENLERDEN BİRİSİ DE KİŞİ VE KİŞİSELLİĞİN KURUM VE KURUMSALLIĞIN ÖNÜNE GEÇMİŞ OLMASIDIR.

(AŞAĞIDA BU ANLAMDA BİR ÖRNEK OKUYACAKSINIZ)

Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyelerinin görev dağılımına bakarsanız, başkan ile birlikte 15 kişilik asil yönetim kurulu üyelerinin her birisinin belirlenmiş çalışma, sorumluluk ve yetki alanları, yani "görev dağılımı" söz konusudur.

Bunlardan birisi de bir yönetim kurulu üyesinin "yeni projeler sorumluluğu" ile görevlendirilmiş olmasıdır.

Buna ilaveten bir kurum olan federasyonun "gelişim" ile ilgili bir de birime veya alt kuruma sahip olduğunu görüyoruz.
Bu alt kurumun veya birimin adı bildiğiniz üzere Futbol Gelişim Direktörlüğü'dür (FGD).

Futbol Gelişim Direktörlüğü birimi kendi ifadeleri ile "ülke futbolunun geleceğini şekillendiren Antrenör Eğitimi, Elit Futbol Gelişimi ve Grassroots faaliyetlerini yürüten, Gelişim Milli Takımları (Bayan, Plaj ve Futsal Milli Takımları) bünyesinde bulunduran organizasyondur".

Kurumlarda devamlılık esastır. Yani kişiler gelirler, giderler ama işler devam eder. Kurumlar kişilere ve kişisel tavırlara ve kişisel inisiyatiflere bağlı olarak çalışmaz. Kurumsal tavır ve kurumsal ilkelere göre çalışırlar. Kişiler ise eğer çok verimli, çalışkan, donanımlı ise kurum çalışmasının da verimliliği artar.

Daha fazla uzatmadan, konuyla ilgili bulduğumuz ve bize ulaşan bir haberi paylaşarak "kurumsallık ve kurumsal ilkeler" konusunda ne durumda olduğumuzu gösteren bir olayı paylaşalım.

Bir futbol araştırmacısı ve alanın içinden bir arkadaşımız, bir önceki federasyon ve FGD döneminde eğitim ve geliştirme ile ilgili bir proje ile ilgili federasyona başvuruda bulunuyor. Başvuru ile ilgili sunum da yapılıyor.

Söz konusu proje şöyle özetlenebilir;
Türkiye'deki alt ligleri profesyonel Full HD kameralarla çekim yapıp, bu görüntüleri işleyerek (yaklaşık olarak 45 farklı kriteri, her sporcu için değerlendirerek her hafta arşivlemek) ilgili yerlere haftalık, aylık, sezonluk olarak raporlayarak en doğru gelişim gösteren oyuncuları milli takımlara kazandırmak.

Bu veriler (video ve istatistik raporları) sadece Milli takımlarda arşivlenecek ve TFF dilerse ilgili kulüplere paylaşabilecek.

Söz konusu proje beğeniliyor. Yani kabul görüyor ve ön çalışmalar başlıyor. Bu bağlamda İstanbul 1 bölge pilot bölge seçilerek 3 ay boyunca yaklaşık 25 kişilik gönüllü üniversite öğrencisi ile çekimler yapılıyor. Başka bir çalışma grubu da elde edilen verileri işleyerek haftalık ve aylık raporlar veriyor.
3 aylık veriler ve arşivler olumlu sonuçlar vermeye başlıyor. Ama daha önemlisi bu tür bir çalışmanın uzun vadede faydalı olacağı görülüyor.

TFF yönetim kurulunun bir toplantısında bu pilot çalışmanın tüm Türkiye'de uygulanmasına karar veriliyor ve bütçe ile ilgili onay da çıkıyor.

Ardından ulusal nitelikte bu çalışma için mevcut illerde gönüllü üniversite öğrencileri bulunarak kamera çekim eğitimleri veriliyor. Yeni sezonun başlamasına az bir zaman kala federasyon yönetimi ve Futbol Gelişim Direktörlüğü değişiyor.

Hemen FGD'nden randevu alınıyor. Proje en baştan anlatılıyor ve bütçeden de onaylandığı bildiriliyor. Projeyi yeni direktör tarafından da beğeniliyor ara verilmeden devam edilmesi isteniyor.

Sonuç olarak bir sezonda 7000'in üzerinde alt lig maçları kayıt altına alınarak hepsi işlenmeyi ve raporlanmayı beklerken bir süre sonra söz konusu bu çalışmanın bir önceki yönetim ve direktörlük sürecinde başlatılan bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Ve projenin durdurulmasına karar veriliyor.

Ve bambaşka "yeni" bir projeye başlama kararı alınıyor. Şu an uygulanmakta olan "yeni projenin" içeriği ise şöyle;
Tüm illerdeki yüzlerce antrenör lisanslı hocalar, kendi illerindeki alt yapı maçlara giderek telefonlarıyla beğendikleri ve Milli takıma kazandırılmaya uygun gördükleri oyuncuların kısa kısa videolarını kaydederek, TFF'nun oluşturacağı WhatsApp hattına paylaşmaları isteniyor.

İki çalışma arsındaki nitelik farkını tartışmaya dahi açmaya gerek yok. Ama iki çalışmada aslında birbirini tamamlayan veya sağlamasını yapacak şekilde bir çalışma olarak düşünebilecek çalışmalardır.

Sonuç olarak Türkiye futbolu niye gelişmiyor sorusunun cevaplarından birisi de işte budur.

Kurumsallığın yerleşmediği, kurumsal ilkelerin uygulanmadığı ve dikkate alınmadığı, kişilerin tasarruflarının her ilkenin ve kuralın önüne geçtiği toplumlarda ve alanlarda gelişme söz konusu olamaz.

2 Eyl 2019

ÖNCE KAZANMAK MI? GELİŞMEK Mİ?

ALTYAPI EĞİTİM SÜREÇLERİ İKİ "FELSEFİ UYGULAMA MODELİ" TEMELİ ÜZERİNE İNŞA EDİLİR...

Altyapı eğitim süreçleri "felsefi uygulama modellerinden" birisi de;

1. Kazanarak gelişmek / Kazandırarak geliştirmek.

2. Gelişerek kazanmak / Geliştirerek kazandırmak
anlayışı ve yaklaşımı üzerine inşa edilirler.

İkisi de önemlidir. İkisi de işe yarar.

İkisinden birisini tercih etmek zorunda kalırsak elbette 2. modeli tercih etmek gerekir. Ama ideal modelde her ikisi de farklı şekillerde kurgulanır ve yapılandırılır.

Birinci yaklaşım, yani kazanarak gelişmek veya kazandırark geliştirmek, süreçten ziyade sonuç ve durum ile ilgilidir. Dolayısıyla o an için kazanan durumunda olanlar kalır, süreç içinde gelişecekler ise ne yazık ki elenirler.

İkinci yaklaşımda ise yani gelişerek kazanmak veya geliştirerek kazandırmak yaklaşımında ise sonuçtan ziyade süreç önemlidir.
Ancak burada da "kazanan" durumunda olan özellikli oyuncu adayları süreç önceliği ve gereği nedeniyle "beklemeye" takılabilirler.
Bertaraf edilmesi kolay bir dezavantajdır.

Birinci yaklaşımı tercih edenlerin avantajı belki seçilim nedeniyle en iyilerin devam edeceği gibi bir sonuç ortaya çıkarsa da altyapılarda "en iyi" olmayı belirleyen şey, özellikle küçük yaş gruplarında daha çok bedensel özellikler olduğu için sürece bağlı olarak giderek gelişim gösterecek çocukların şansı olmayacak bir sonuç doğurmaktadır.

Bu işin ve sorunun çözümü "ulusal altyapı modeli"dir.

Ulusal altyapı futbol eğitim modelleri genelde 2. yaklaşım temeli üzerine inşa edilir.
Ama 1. yaklaşıma uygun olarak da özellikli çocuklar için oluşturulmuş "özel altyapı eğitim akademileri" ne geçişleri ile sağlanır.

Bu anlamda daha önce belirttiğimiz gibi yerel kulüplerin altyapı birimleri 2. yaklaşımı, kulüpler ve federasyon bünyelerinde yapılandırılan bölgesel ve il merkezlerinde oluşturulacak özel altyapı akademileri de 1. yaklaşımı bir arada sağlamayı amaçlayan ve örnekleri çok olan bir uygulama olmalıdır.

NEDEN OLMUYOR?

Bir iş amacına ulaşmıyorsa, o iş ile ilgili temel yanlış o işi yapanlar değildir.

En büyük yanılgılarımızdan biri de budur. İşin aktörlerine bakarak, aktörler üzerinden değerlendirme yapmak.

Oysa temel işin esasına da bakmak gerekir.
Temel yanlış belki de iş'in kendisindedir.

Örneğin okullardaki başarısızlıkların nedenleri sadece öğretmen ve öğrenci olarak görülürse, başarısızlığın nedenselliği gözden kaçmış olur.

Oysa asıl mesele eğitim sistemi olabileceği akla ilk gelen ve ilk sorgulanması gereken konu olmalıdır.

"Futbolda neden iyi ve özellikli oyuncular yetiştiremiyoruz"? Gibi bir meseleye sadece antrenör ve çocuk açısından bakarsak en büyük sorunun ve temel yanlışın "Türkiye'deki çocukların spor ile buluşmuyor olması" ve spor altyapı düzenin ile üstyapı düzeninin işbirliğinin sağlanamamış olması problematiğini gözden kaçırmış oluruz.

Bakınız temel problematik nereden başlıyor;

P&G-TMOK Spor Kültürü 2014-2018 araştırmasına göre, Türkiye’de çocukların spora ve oyuna katılım tablosu şöyle:

1. Sadece 10 çocuktan 2’si bilinçli ve düzenli (haftada 2-3 kez) spor yapıyor.

2. 10 çocuktan 6’sı günde 1 saat ya da daha az süre dışarıda oyun oynuyor.

3. Her 7 çocuktan 1’i gün boyunca hiç dışarıda oyun oynamıyor, 4 çocuktan 3’ü (yüzde 74.2) hiç spor yapmıyor, kırsal bölgelerde bu oran yüzde 92’ye çıkıyor.

Ne dersiniz?
Bu durumda Türkiye'de iyi ve özellikli sporcu ve futbolcu yetişmiyor oluşunun nedenlerini hala altyapılar ile sınırlandırmak mümkün müdür? Asıl sorun ülkedeki ulusal bir spor modelinin kapsayıcı olmaması ile yakından ilgili değil midir?

Evet çocuklar gelişmiyor, çünkü gelişecek olanak ve fırsat bulamıyor.
Haliyle gelişme olmadan "yetişmiş" olmak da gerçekleşmiyor.

ALTYAPILAR ÖZELEŞTİRİ YAPMALIDIR (2)


ALTYAPILARDAN BU ŞEKİLDE VE BU GEREKÇELER İLE FUTBOL OYUNCUSU GÖNDERİLMEMELİ veya ELENMEMELİDİR.

ÇÜNKÜ;

1. ALTYAPILARDA 15 YAŞINA KADAR GELEN ÇOCUKLAR ZATEN DEVAM ETMESİ UYGUN GÖRÜLMÜŞ VE GELİŞİM GÖSTERDİĞİ KABUL EDİLMİŞ ÇOCUKLAR DEMEKTİR.

2. 15 YAŞ ARTIK ELEME YAŞI DEĞİL, PERFORMANSA YÖNELİK TAKTİK AĞIRLIKLI YÖNLENDİRME VE GELİŞTİRME YAŞLARIDIR.

3. BU ÜLKEDE FUTBOLCU GELİŞİMİ İLE İLGİLİ EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİSİ DE "ÖLÇME DEĞERLENDİRME" MESELESİDİR.

Çocuklar altyapılara başladığı süreçten itibaren kişisel ve subjektif değil, standartları olan ölçme değerlendirme araçları ve ölçekleri ile ölçülmeli ve değerlendirilmelidirler.

Dolayısıyla adam kayırmanın önüne geçildiği gibi bazı antrenörlerin de hata yapmalarının önü kesilmiş olur.

Örneğin aşağıdaki görselde isimler polemik konusu ve hukuki sorun teşkil etmesin diye özellikle silinmiştir... Ama el insaf bu gerekçeler 15 yaşındaki çocukların bir kulüpten gönderilme nedeni olabilir mi?
Bir tanesinin ise disiplinsiz davranışları gerekçe gösterilmiş peki, bu çocuk bu yaşa gelinceye kadar ilgili kişiler nerelerdeydiler?

Diğer gerekçelere gelince,
Örneğin "Yeterli performansta görünmüyor" ne demektir?
Buradaki performanstan kasıt nedir?
15 yaşındaki bir gençten beklenilen performans eğer kondisyonel ise, 15 yaşın gerektirdiği performans düzeyine ulaşılması ilgili kişilerin planlama ve çalışmaları ile sağlanması gerekmiyor mu?

Bir diğer gerekçe "Fiziki gelişim için süre alması gerek" gerekçesi ise anlaşılması gerçekten en zor olan gerekçe. Fiziki derken "bedensel" demek isteniyor muhtemelen... Bunun "oynama süresi" ile ilişkisi nedir?

Eğer fiziki derken psikomotor/teknik düzey kast ediliyor ise, bu durumda o süreyi gerekçe gösteren kişi veya kişiler bunun için bir çalışma ve planlama yapmaları gerekmiyor mu?

Eğer bu çocukları dışarıdan kulübünüze almışsanız, alırken ne gibi testler uyguladınız veya ölçütler ışınında bir ölçüm yaparak bir değerlendirme yaparak bir yargıya vardınız. Yok eğer kendi altyapı birimizin çocukları ise bunca zaman bu çocukları nasıl gözlemlediniz ve gereken eğitim uygulamalarını ve geri besleme eğitim uygulamalarını yapmadınız?

15 yaşındaki çocukların kulüpten gönderilmeleri gerekçesi daha somut ve daha çok da idari tasarruf anlamında olabilir. Anlaşılabilir olmasa da en azından gerekçedir.

15 yaş grubu oyuncu sayısı fazlalığı bir gerekçe olabilir. Ama niteliği belli olmayan üstü kapalı sıradan gerekçelendirmeler ile kulüpten gönderme veya eleme anlayışı sağlıklı ve doğru değildir.

Bunun asıl yolu çocukların yerel ve mahalli kulüp altyapılarından futbol eğitimi almaları ve özellikli olanların üs lig altyapılarına kabulü ve kabul edilenlerin de mutlaka eğitimlerine devam etmeleri, olması arzulanan gelişi göstermeyenlerin ise geldikleri kulübe geri gönderilmeleri şeklinde olmalıdır.

"Senden olmaz" demenin kişisel değil, komisyon ile ve belli ölçütler ile gerekçelendirilerek yapılması ve bunun da rapor ile ilgili kişilere sunulması gerekir.

Altyapılar ciddiyet ve önem ister... Ki değerli olabilsinler...

ALTYAPI BİRİMLERİ VE AKTÖRLERİ DE "ÖZELEŞTİRİ" YAPMAK ZORUNDADIRLAR

Türkiye'de iyi, özellikli ve uluslararası düzeyde kalitede oyuncu yetişmiyor olmasının bir çok nedeni var.

İşte bunlardan birisi de altyapılardaki kayırmacı anlayış ve yaklaşımdır.

Gerçekten de altyapılarda eğer kulüp yöneticisi bir referansınız, kuvvetli bir eşiniz ve dostunuz yoksa veya sizi koruyup kollayan bir çalışan ve ilgili yoksa, başarılı olmanız ve devam etmeniz için "ağzınızla kuş tutacak" kadar becerikli olmanız gerekmektedir.

Evet.... Türkiye'de altyapılar yetersizdir.
Veya altyapılara gereken önem ve değer verilmemektedir. Altyapı çalışanları mağdurdur.
Ve altyapı eğitim uygulamaları sorunludur.

Ama ya altyapıların kendisi ile ilgili sorunlar?
Adam kayırma, torpil, eşitsiz olmayan yaklaşımlar ve bazılarını koruyup kollama ile ilgili gerçekler...

Türkiye'de birçok yetenekli ama daha çok da ileride yeteneğe dönüşecek yeti sahibi, gelişime açık oyuncu adayı çocuklar?

Bunların çoğu altyapı süreçlerinde "yetersiz" bulunarak heba olup gitmektedirler. Bazı genç oyuncu adayları kendisinden daha geride olmasına rağmen tercih edilen "torpilli arkadaşlarının" kurbanı olarak kaybolup gitmektedirler.

Bazen çuvaldızı başkalarına batırırken, iğneyi de kendimize batırmakta yarar vardır.

Türkiye futbol altyapılarında her çocuğa ve her gence aynı düzeyde eşit, adil davranılan kurumlar olmadığını kabul etmemiz gerek.
Ve işe başlarken buradan başlamak gerek...

Bu işler büyük kulüplerin altyapılarında çok büyük boyutlara ulaşmış durumdadır. Futbol ile ilgili becerileri ortalama oyuncuların cirit attığı ama buna rağmen daha iyi durumda olanların bin bir türlü gerekçeyle elendiği ve gönderildiği bir altyapı düzeni elbette üstyapılara oyuncu taşıyamaz...

Ortalama 10 yıllık altyapı sürecini tamamlayamadan ayrılan veya ayrılmak zorunda kalan çocuk ve gençlerimiz eğer altyapı süreçlerini tamamlayabilselerdi, muhtemelen çok daha iyi durumda oyuncular yetiştirmiş ve üst yapılara daha fazla oyuncu taşımış olabilirdik...

Özetle altyapılar (istisnai durumlar hariç) kendi kendilerini sorgulamak, geliştirmek ve olumlu açıdan değiştirmek durumunda olan kurumlar gibi görünmektedirler.

Her problemin ve olumsuzluğun nedenini kendisi dışında görme alışkanlığı ve anlayışı kendimizi sorgulamamızı ve geliştirmemizi engellediği gibi eksik ve yanlışlarımızı görmeyi de engeller.

OYUN ALANLARININ YAPISI VE UYARAN İLİŞKİSİ

Oyun alanlarındaki, kazaya sebep olma olasılığı olan nesnelerin kaldırılmasına yönelik eğilim, diğer bir açıdan bakıldığında çocukların sab...